59
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
4758
Okunma

" yalnızlık " denilen iş-güzâr oyun
hezimetin an be an çoğalan karasından sızlıyor
giderken "ben kanıyordun"
duymadım feryadının tınısını,
tüm yaşanmışlığıyla çığlık çığlığa
lâl oldum
bıçak kesiği dilimle, sözleri vurarak sırtıma
zikretsede gönlüm ben kokan gayene
"buz tuttum"
kızıl alevle dönen çemberinde
aşkı işlerken milim milim
yandırdığım dönemeçte sus kesti ağzım
feryadım çoğalarak azaldı mülteci kentin de
önce sığınmışlığıma acıyarak kanadı da
yutkunduğum sözcükleri tıkadı sonra
mahzeninde yandım içi boş zeminin
her uçukluğumda kırık bir geçmiş
ben olmayan bir yerde yansıdı ayna
can çekişti tarumar siluetinde
birikmişliğim
gitmelerime ramak kala "tokluk"
dumanı tüten bir ateş ortasında,
inadına tırmanmak
aç kalmamış öksüzlügüne
cözdüm mecaz-ini bilmecenin
hiçlerin anlam kazanışları
sıfır noktasıymış ayrılıkların
yıkmış olduğum kent`te
bakarsam pencereden, enkazı olduğum
giderken yanına takılacaktım
gitmeler
ardında bıraktı sessiz çırpınışları
haykırdığı anlar kadar canını acıtmazdı
yarası mavi kayboluşları
sızlatarak tuttu yalın-ayak
az kalmış ucundan
vurdu
yüreğimdeki heyelanın göçü omuzlarıma
vakit gitme vakti!
şimdi
yetimsizliğin çığlığı sözcüklerle, konuşma zamanı
anlatmalı
kentin çocuksu ağlayışlarından
süslenen son bir nefesle
ve sabahlıyor içimizdeki düşler
mimik buluyor yüzümüzdeki gülüşler
ellerimizdeki çatlakları birleştirince
ancak devinim kazanacak mutluluklar
ne yazık
takvimden dükülmüyor senli sayfalarımız
çoktan battı bizim güneşimiz
ay eşlik ediyor, sade ayaklı izlerimiz
sığındığım tek kanatlı imgelerimi yazıyorum
yalın sözcükleri aydınlatan şiirimi kusuyorum
hala sen kokuyordur diye üzerime giydiğim,
derin derin soluduğum giysilerin
bu şehirden kopuk soluklarının
kırığıyla örselenmiş ruhuna tutkundum
sen se örselenmiş kırıklarına
kokusunu almadan özleminin
asmazdım duvara
tek odalı sensizliğimde biçare deliliğimi
neden
sallantıda sendelemiş düşlerinde
merhamet duymuyorsun kendine
yüzünü çevir
a ş k delisi olmayan ihtiraslarına fısılda
öfkeni yankıla sen de
tek oda da çığlık çığlığa
sensiz sürgünlerimi
alabora ettim
güven dinginliğinde süzülüyor aşkımız
Sükûnetîn
biliyorum ki
inadını kırmayacak sevginin
bu devir`e ait olmayan
yasadışı gülümseyişlerimle tükeneceğim
sarnıç örgülü yağmurunda,
duvarlarına yenik itâlik gülüşlerini oynayacağım
bıkmayacağız
fiğüran rollerin cezbeden sahnelerinden
işveli çabalar faydasız
dibe vuruyor aklım zamansız
pus olmak vardı uzunboylu vedalarda
bıraktım gidiş arefesinde mühr-ü dudaklarıma
içinde yaşadığımız kent`te
cesaret ve bilgelik ölürken
bir an içimiz üşüyecekti
gıyabında yaşanırmı
hüzünbaz sözcükler?
bir kenarı ruhunu öldürmüş uzakların sureti
müptelası olduğu şehrin çocuğu diğeri
dokunsam, kırlangıç çığlığından yüklemler binecek kelâmına
dilime, zehir olsam hasretin zapt-edecek sinsice
uykusundan uyandıramadığım bir çocuk yüzü ki
parmakları dolanıyor alacasında düşlerime
bir ni-da yapışıyor dügüm dügüm dilime
tam da hazırda fırtınalarım vardı esmeye
hayatın özetini bırakacaktım avuçlarına
bir yılan gibi soktun koynuma kimsesiz hecelerini
pazara çıkmış gibi sanki ipliğin
sine-ye çekmiştim en vurgun ihanetini
öğretmeden daha karanlığı
söndürüyorsun bütün ışıklarımı
anlamsız seyirlerini bıraktığın bekçiliğinden
zaman sıyrıldı koza deliğinden
kanatlarıyla uçan kelebekleri görmek istiyorum
bağlaçları yok artık düşüncelerimin
boyası aktı masum hezeyanlarından
en kanlı kokularını sürmüşken sineme
hiç olmadığın kadar bürün h a c i m s i z bir yüze
dudakların susuzluğuma k u m
artık
küflü
dokunuşlarını
çek
üzerimden
içimde bir infilak var
avazım çıktığı kadar susmak isteyeceğim
alacaksın varlığımı
mecazinde çarpacaksın
s e r e s e r p e
03.06.09 / Hüzün
_ Simdiden yüregimdeki duygularin sabrina katlandiginiz icin tesekkür ediyorum