11
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1718
Okunma

Yerlerde bakır renkli çınar yaprakları yatardı,baygın
Ve buram buram iyot kokusu dolardı soluklara;
Bir başka olurdu ’teşrin’lerin gurubu
Moda’da...
Akşam,
Moda İskelesi’ne al ipekten bir şal gibi inerken
Burundaki ağaçların üzerinden bir duman görünür,
Derken,
Beyaz atlı bir kral gibidir ’Suvat’ vapuru
Burnu dönerken.
İskelede eşlerini bekler İstanbul’un en şık ve güzel hanımları;
’Chanel’in,’Arpej’in,’Soir de Paris’nin iyotu bastıran kokuları,
Ve
Binbir hayâl içinde
Yeni yetme delikanlılar;
Bu defilenin hayran figüranları...
Kavuniçi’den eflâtuna dönerken ufkun rengi
Sakin denizin üstünde başlar maviyle kurşûninin cengi.
Bir kuraldır ki,hiç bozulmaz; bu cengi hep kurşûni kazanır
Sonra,
Yavaş yavaş o da kaybolur;
Deniz,lâciverte boyanır.
Şimdi,
Akşamın efsanesi başlar Moda’da
Bir yanda ’Koço’dan anason kokuları,şuh kahkahalar,
Bir yanda ’Deniz Klübü’; papyonlu beyler,tuvaletli hanımlar
Ve denizin üzerinde yakamozlar gibi kaynaşan sandallar,
Gülüşmeler,fısıldaşmalar,bakışmalar,selâmlaşmalar...
Sâkin denizde,yalnız küreklerin ürkek sesi
Ve Fenerbahçe’den yankılanan bir ’Münir Nurettin’ nağmesi...
Sanki tüm güzellikler rol almış bu efsunlu oyunda.
Hele,
Bir de mehtap varsa Kalamış Koyu’nda;
Hiç bitmeyen bir rüya,binbir gece masalları,
Bir ömre bedeldi Moda’da teşrin akşamları...
ÜNAL BEŞKESE