5
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1529
Okunma
Acı ve umut arasındaki ince çizginin
ölümle yaren ruhuna dokundu
varlığımı sıkan bir tutam bunaltının
şuursuz çırpınışı...
Azap üstüne azap dökülüyor ilkbahar ağaçlarından
Tunca çalıyor şaşkınlığımın halsiz sarılığı
beynimde;
karanlık mağaralardan çıkan yamyamlar
ve soluk benizli kelle avcıları
Eteğini çekiştirip duruyor korkularımın...
Yalın ayak geçiyorum
kırmızı başlıklı masallardan
Ruhum gizlenmiş ayaklarıma
yollarıma dikenler saçmış ejderhalar
dikenlere basan ayaklarımdan
ruhuma,
acının sivri ucu değiyor...
Korkularımı kemiksiz ve etsiz bir kapının
kolunu döndürürken buluyorum.
Kayıpların yalınayak yiyicisi;
İşkembe ruh!
Beynimdeki teneke seslerinin taklitçisi
korkular bu odanın öteki yüzünde...
Açıl korkularımın etsiz ve kemiksiz kapısı
söyle
neredesin?
Ey yalın ayakların yiyicisi
işkembe ruh!...
muhacir düş
5.0
100% (1)