15
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
2408
Okunma

Korkularım vardı bir zamanlar
Hayatı kaçırmaktan yana
Aldırmıyorum artık kalemim yazıyor nasıl olsa
Taşıyorum çıplak duvarlardan
Korkutmuyor teslimiyet
İlişti gözüme ansızın
Kurumuş yaprakların solmuş taşların arasından
Soluk yüzlü betonlar
Farkettim dehşetle
Hep aynı dağlara düştüğünü sandığım
Yıldırımın düşmediğini bu kez oraya
Gökle yer arasında tam bu yerde işim ne
Kim ikna etti ölümün sözleşmesini yapmaya
Gelirken hayata dileyen de ben değilim, yazan da
Topladığın anda cesaretini
Aralanır bizi bizden ayıran kapı
Süzülüp kapıdan benliğimizin
Tutarsın derinliklerine bir yol
Dilersen sarp yamaçları aş
Ya da varmak için düze dolaş etrafından
İster soluklan ya da kurutmadan terini var menzile
Ta ki gün geceye yüz tutup ışık tükenene
Ta ki bir el alınca elinden hayallerini ve kalemini
Çekip üzerlerine kalın bir çizgiyi
Arzularının umutlarının
Son satıra ölümü düşene kadar...
Bu iki menzil arasında yazılır mutluluğun, hüznün, sevginin, nefretin, merhametin en hakikisi.
Öyle ki, insanın kendinden gizledikleri bile sıkışır satır aralarına...