4
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1309
Okunma
Ay çoktan çekilmişti
Şafak sökmüştü
Börtü-böcek,kuşlar uyanmıştı
Kurtlar çıkmıştı ininden
Kent yalnızlığımızda suskunluk
Öfkelerle bilendi sevdamız
Anlamadık anlaşılmaz karanlıkları
İnancımızın davasıydı davamız
Gecenin karanlığında bilinmezlikler sonrası
Ne yazıymış EREN"İM alnımızdaki
değil namus karası
Kan tomurcukları son sürgün dalımızdaki
Sabahın ilk mahmur ışıklarında
Kör bıçaklı eşkiyalar
Korkulu bir telaşla konuçlandılar sokaklarımıza
Alelacele dar ağaçları ve çingene nöbetleri
Köşe başına diktiğimiz
Fidanları kırdılar hoyratça
Yıkılmasın diye sırtımızı dayadığımız
Duvar göçtü üstümüze
Gözleri ötüşünde bakıyordu
Çiçek kokusunda gülümsüyordu
Yağmur yemiş gecelerin tenhalığına sığınıp
Bir eskimiş çınar gölgesinin kendiliğinden yatıyordu
Baharlı umutlara başlamıştık beraberdik
Çıkmaz sokaklara karıştık sevdamız yan düştü
Cevapsız soruların ağırlığı altında ezildik
Ve bir anlaşılmaz gecede sevdamıza kan düştü
Sür yaşanmamış sevdalarımızı namluya
Yağmur yağmur boşalt zulmün üstüne
Geride bıraktığımız gönül dostları var ya
“Ahde vefa” göstermez oldular düne
Mevsim sonbahardı aylardan eylül
Hikayemizin soluk arası eylülün on ikisi
Tank paletleri ve madeni şakırtılar
Ezberimizdeki türkülere karıştı çığlık sesi
Kenan yüzlü zulmün hışmıyla geldi eylül
Kuduz salyalar akıttılar yunus gönüllere
Dayatmışlığından sonbaharın masum değildi eylül
Asırlık kinlerini kustular Eren gönüllere
Can evime düşen sızısın eylül
İnanmam ,inanamam masumiyetine
Kirli ellere teslim olmuş sokak kızısın eylül
ZİNCİR VURDUN HÜRRİYETİME
1980