0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1279
Okunma
1989 yılında hanımımın köyü olan Niğde merkeze bağlı; Dikilitaşa ilk defa gidecektim. Hanımım oğlum Beklan’la oraya önceden gitmişti. Oğlum o tarihte üç yaşındaydı. Hep annesine şu yüksek kayalara çıkıp babama bakalım, mersinden çağıralım diyormuş
Bende onların, hasretine dayanamadım; buzdolabını yaptığım Rize’ye giden otobüsle yola çıktım. Dikilitaşa gideceğim yerde, yanlışlıkla inmişim Aktaş’a. O zamanlarda fazla Dikilitaş tarafına giden araç olmadığı için uzun bir süre yolda bekledim. Kayseri’ye giden bir araçla Höyük beldesine kadar gittim. Bir yaz günü hava kararmaya başlamıştı; o tarihte telefon sistemi yoktu. Zar zor kayın pederimi aradım SAĞOLSUN BENİ ARABASIYLA ALDI
Çıktım yola; gidecektim Dikilitaş’a…
İnmişim yanlışlıkla Aktaş’a.
Taşlar karıştırdı kafamı baştan başa…
Yürüyorum tozlu yollarda düşe kalka.
Höyük’ten yaklaştım yavaş yavaş
Karşıda göründü Dikilitaş
Kimler eylemiş burayı diyar
Dikili taş ismini bilmem ki kim koyar
Orası taş, burası taş
Ortada Dikilitaş
Kimi göçmen, kimi yerli
Göçmenler sarışın besbelli
Tepedeki şapkalı kaya
Çocuklar eskiden oradan bakarmış aya
Gezdim, dolaştım
Bende onlara karıştım
Kimsin? Necisin; diye sordular.
Anlattım; sen yerliymişsin dediler!
İnsanları kanlı, canlı
Çoğu da sıcak kanlı
Kimisi açık, kimisinin başı bağlı
Göçmenler diyarı Dikilitaş
Yerlilere dangül diyorlar gayrı
Hiç aklıma gelmezdi buralara geleceğim
Bir göçmen kızıyla evleneceğim
Bu taşlara bağlanıp da kalacağım
Daha çok; dost arayacağım.
GÖÇMENLER DİYARISIN DİKİLİTAŞ
4 Kasım 2005
saat 23:00