12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1720
Okunma

İki buçuğa iki kala; yağmur molada gönülegelen,
Yıldızlar birer birer yerini alarak gökteki,
Hercai şölen tam vaktinde göklere yürekseren,
Yarımayın temposunda başlar,
Lacivert atlas posteki.
Şiirler de üşür, menekşelerin yürek ayazları vuranda.
Ve her gün hayat damarlarından birer birer,
Ölümsü ürpertilerin sızıları ruhlara dolanır,
Binlerce anda.
Yağmurun duasıyla serinledim; aşk mührü silinmez.
Dil dile deymeden gönül dili öğrenilmez.
Ağlama yas verir, vezinli ölgünlüğün kıpırtısız çizgisinde.
Gemalmaz duygular binlerce iştahayla gönle dolup,
Nazenin ellerin tırnağı gibi hilalaya uyanır.
Sisleri aralayan şafağın tılsımı ayazlı geceyi kuşatıp,
Yıldızlarla birer birer vedalaşarak,
Esmer sabahla sarhoşlanır.
Lilla yapraklarına ölüm morluğu yılansı duranda,
Menekşe yansımalı gönül sam yelinde üşür.
Kıvrılıp küçülerek iğne kovuğunda
Büzüşür canhıraş zamanlarda.
Gönül istikrarının yürek istikametine vurgunluğu dinmez.
Dil dile deymeden gönlün kilidi çözülmez.
Ağlama pas verir, hüzünlü vıcıklığın kapkara gölgesinde.
Sait Edip Akdağ / S. Edip Yörükoğlu