12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2296
Okunma

Yıldızlara bandırılmış nöbetten uçarı gecenin sabahında,
Kalabalıkların iki gönül ortaklığına dönüştüğü şahanlıkta,
Çoklukların arınarak yabancı iklimde ki ikili hülyalarda,
İki başın tek başlaştığı bir sükût yaşandı.
Sonbaharın hüznü, kışın kasveti şuh bir heyecanda,
Gönül od’unda pişen canlar ötesi canda,
Cananlığın raksettiği dizginsiz bir dengede sallandı durdu.
Ve sükûtun lal olmuş suskusu; hayallere şölen çekti ısrarda.
O hayaller ki suskunun, şahikasının şahdamarlığında yaşamanın,
Şehsuvarlığında, saatlerce konuşmuşluktan daha bahtiyar olmanın,
Esmer ten coğrafyasının birincisini aramanın,
Bir incisini, eskimeyen incisinin içinde kendini bulmanın dantelliğinde,
Sadece ama sadece sükûtun sahiliğini biteviye konuşturmanın.
Öylelikli gönüllerin gönlünce seyran eylediği,
Binlerce gözün bilemediği, anlayamadığı demlerin biçimlendiği;
Canların can ötesi dorukta donandığı darmadağın,
Bir ritim ötesi heyecandı, sevinçle beklendiği.
Yılın en soğuk kış günlerinin, gönül güneşinin tayfıyla,
Yılın en güzel mevsimine dönüştüğü bir günün karanlığa,
Yol aldığı vakitte, coşkunun taçlaşmış donanıklığı geceye inat,
Aydınlıkta karaları dağıttı ve öbeklendi yürekte özgece saltanat.
Ve o yaşanmışlıkların dudaklardaki manidar kıvrımlığı,
Her zaman yaşanacak tatlanmışlığa kanat çırpacak yoğunluktaydı.
Hafta sonunun gönül dermanına dopingi dolu doluydu.
Bütün hülyalar nur içinde; rüyalarsa onur içinde kıvançtaydı.
Sait Edip Akdağ / S. Edip Yörükoğlu