GAZİ KEMAL ATATÜRK-DÜŞMANLAR GELDİ DİZE O GÖREVİNİ YAPTI-ÇALIŞMAK DÜŞER BİZE
Atamız örnek insan-ömür boyu bir ümit Kol kanat ve elimiz-hep zorluklar oldu fit Yetişen yeni neslin-sevgisi ve gururu İlkeleri hedefi-gerçektir sağlam suru
Gazi Kemal Atatürk-düşmanlar geldi dize O görevini yaptı-çalışmak düşer bize
Evrensel duygularla-yüklü eylem adamı Cumhuriyet eseri-ortadan sildi gamı İlimle düzenlenen-parıltıdır güneştir Hep durmadan çalışan-yüksekte olan baştır
Gazi Kemal Atatürk-düşmanlar geldi dize O görevini yaptı-çalışmak düşer bize
Kutsal görev aşkıyla-sönmeyen bir ışıktır Öğrensin bütün herkes-dünya O’ na âşıktır Eğitim ve öğretim-diyor azimle yapın Cahillik tutkusunu-yere atarak çarpın
Gazi Kemal Atatürk-düşmanlar geldi dize O görevini yaptı-çalışmak düşer bize
En iyiye güzele-çağlara doğru gitti Yüce Türk Milletini-O ileriye itti Dupduru taptazeyi-verdi öğrencilere Kötü düşünceleri-serdi Atatürk yere
Gazi Kemal Atatürk-düşmanlar geldi dize O görevini yaptı-çalışmak düşer bize
"Ne Mutlu Türk’üm Diyen"-hedefe adım adım Bütün o zorlukları-aştık yükseldi adım Coşkuyla yaşıyoruz-ciddiyet kendimizde Sevgi mayası kutsal-köylü efendimizde
Gazi Kemal Atatürk-düşmanlar geldi dize O görevini yaptı-çalışmak düşer bize
Atam benliğimizde-inanç hamlelerimiz Her şey ondan armağan-bitti çilelerimiz İnsanca yaşamayı-insanlara değeri Ayrılık gayrlılık yok-çağa koşuyor eri
Gazi Kemal Atatürk-düşmanlar geldi dize O görevini yaptı-çalışmak düşer bize
Okullar basamaktır-o temeller atılır Filizlenir dallanır-şerefsize çatılır Hasan der sabır gerek-biz kucaklaşmalıyız El ele tutuşarak-zorluğu aşmalıyız
Gazi Kemal Atatürk-düşmanlar geldi dize O görevini yaptı-çalışmak düşer bize
‘Mustafa Kemal = O dur’ Öğretmenin En Güzel Atatürk Şiirleri- Kitabından
Hasan Sancak Alaçamlı Halk Şairi Reklâm Yazarı (Eğitimci-Gazeteci)
Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
"Mustafa" kelimesi, Atatürk'ü sivilleştiriyor. Özellikle Atatürk'ü idol ve tanrısal bir varlık olarak tasavvur eden birtakım zihniyetler, O'nun "Mustafa" yönünü görmezden geliyorlar. Oysa biz, Atatürk'ü ünlü Balıkesir Hutbesi ile özdeşleştiriyoruz. O hutbesinde rahmetli; "Ey Millet, Allah birdir. Şanı büyüktür. Allahın esenliği, sevgisi ve iyiliği üzerinize olsun. Peygamberimiz efendimiz hazretleri, Cenabı Hak tarafından insanlara dini gerçkleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Temel kanunu, hepimizce bilinmektedir ki, yüce Kur'an'daki mânası açık olan ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz, son dindir. En mükemmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor. Eğer akla, mantığa ve gerçeğe uymamış olsaydı, bununla diğer ilahi tabiat kanunarı arasında çelişki olması gerekirdi. Çünkü tüm evren kanunlarını yapan Cenabı Hak'tır.
Arkadaşlar; Cenabı Peygamber çalışmasında iki yere, iki eve sahip bulunuyordu. Biri kendi evi, diğeri Allah'ın evi idi. Millet işlerini Allah'ın evinde yapardı. Hazreti Peygamber'in mübarek yolunda bulunduğumuz bu dakikada milletimize; milletimizin bugününe ve geleceğine ait hususları görüşmek maksadıyla bu kutsal yerde Allah'ın huzurunda bulunuyoruz. Beni buna eriştiren Balıkesir'in dindar ve kahraman insanlarıdır. Bundan dolayı çok memnunum. Bu fırsat ile büyük bir sevab kazanacağımı ümit ediyorum. Efendiler, camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır. Camiler itaat ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılmasının gerekli olduğunu düşünmek yani konuşup tartışmak, danışmak için yapılmıştır. Millet işlerinde her kişinin zihnini ayrı ayrı faaliyette bulunması zorunludur. İşte biz de burada din ve dünya için, geleceğimiz ve bağımsızlığımız için, özellikle egemenliğimiz için neler düşündüğümüzü meydana koyalım. Ben yalnız kendi düşüncemi söylemek istemiyorum. Hepinizin düşündüklerinizi anlamak istiyorum. Milli amaçlar, milli irade yalnız bir kişinin düşünmesinden değil, milletin bütün kişilerinin arzularının, emellerinin sonuçlarından ibarettir. Bundan dolayı benden ne öğrenmek, ne sormak istiyorsanız serbestçe sormanızı rica ederim.
Hutbeler hakkında sorulan sorudan anlıyorum ki, bugünkü hutbelerin şekli, milletimizin duygusal fikirleri ve lisanı ile medeni ihtiyaçlarıyla uygun görülmektedir. Efendiler, hutbe demek topluma hitabetmek, yani söz söylemek demektir. Hutbenin manası budur.
Hutbe denildiği zaman bundan birtakım kavram ve manalar çıkarılmamalıdır. Hutbeyi söyleyen hatiptir. Yani söz söyleyen demektir. Biliyoruz ki, Hazreti Peygamber'in hayatta olduğu mutlu dönemlerde hutbeyi kendisi söylerdi. Gerek Peygamber Efendimiz ve gerek, dört halifenin hutbelerini okuyacak olursanız görürsünüz ki, gerek Peygamberin, gerek dört halifenin söylediği şeyler o günün sorunlarıdır, o günün askeri, idâri, mâli ve siyasi, sosyal konularıdır. İslam toplumunun çoğalması ve İslam ülkeleri gerilemeye başlayınca, Cenabı Peygamber'in ve dört halifenin hutbeyi her yerde bizzat kendilerinin söylemelerine imkân kalmadığından halka söylemek istedikleri şeyleri bildirmeye birtakım kişileri memur etmişlerdir. Bunlar herhalde en büyük ve ileri gelen kişiler idi. Onlar camilerde ve meydanlarda ortaya çıkar, halkı aydınlatmak ve doğru yolu göstermek için bir şart lâzımdı. O da milletin lideri olan kişinin halka doğruyu söylemesi, halkı dinlemesi ve halkı aldatmaması! Halkı genel durumdan haberdar etmek son derece önemlidir. Çünkü, her şey açık söylendiği zaman halkın beyni faaliyet halinde bulunacak iyi şeyleri yapacak ve milletin zararına olan şeyleri reddederek şunun veya bunun arkasından gitmeyecektir. Ancak millete ait olan işleri milletten gizli yaptılar. Hutbelerin halkın anlayamayacağı bir lisanda olması ve onların da bugünün gereklerine ve ihtiyaçlarımıza temas etmemesi, Halife ve Padişah sıfatını taşıyan despotların arkasından köle gibi gitmeye mecbur etmek içindi. Hutbeden amaç halkın aydınlatılması ve ona yol gösterilmesidir, başka şey değildir. Yüz, ikiyüz, hatta bin yıl önceki hutbeleri okumak, insanları cahillik ve çağın gerisinde bırakmak demektir. Hatiplerin normal olarak halkın günlük kullandığı dil ile konuşmaları gereklidir. Geçen yıl Millet Meclisi'nde söylediğim bir nutukta demiştim ki "Minberler halkın akılları, vicdanları için bir ilim irfan kaynağı, ışık kaynağı olmuştur." Böyle olabilmek için minberlerde söylenecek sözlerin bilinmesi ve anlaşılması, ilim ve fen gerçeklerine uygun olması lazımdır. Hutbeyi verenlerin siyasi olayları, sosyal ve medeni olayları hergün izlemeleri zorunludur. Bunlar bilinmediği takdirde halka yanlış aşılamalar yapılmış olur. Bu nedenle, hutbeler tamamen Türkçe ve günün gereklerine uygun olmalıdır. Ve olacaktır."
(07 Şubat 1923 BAlikeSİR - Zagnos Paşa Camii)
Demiştir. Şapkamızı önümüze koyup düşünelim. Bugün hangi devlet adamı, çıkıp da böyle bir hutbeyi okuyabilir? Malesef; bu cümleleri aynen söyleyen bir siyasatçinin partisi derhal kapatılır! Yani; Atatürk'ün zamanındaki dini hoşgörüyü, seksenbeş yıl sonra bile göremiyoruz. Bu üzücüdür. Açılım üstüne açılım yapan zihniyetin, kendini sorgulama zamanı artık gelmiştir. Kanun namına saygıyla..
"http://tr.wikipedia.org/wiki/Bal%C4%B1kesir_Hutbesi" adresinden alındı.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.