3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1186
Okunma

Yar…
Gözlerimden
Yaş boşalıyordu
Oysaki bu konuda
Pek alışkanlığım yoktu
Halin fakirliğinde, kalbin
Sevgiye hasret iklimiyle nefesleniyordum
Yapraksız
Bir dal misaliydim
Şevksizliğe gark olan
Hicranı abideydim
Ne gülmeyi bilirdim ve ne de
Tebessüm için yüreğimi hasredendim
Bilmek için
Erdemden azadeydim
Düşünmek için bilmeyi,
İdrakle hissetmeyi özümseyemezdim
Hoyratlığın kadrindeydi takatsiz
Nefesim ve çok fakirdi bildiklerim
Tekâmül
Adına, sevda babında
Aşksız kurak ayazlarda,
Poyrazın hırçınlığında
Kan çanağına dönen gözler
Ve hissiz nefesler lahuti şiirler dinler
Alp götüren
Bir zaman dilimine
Sezai Karakoç’un şiirini
Dinliyorum yüreğin burkulduğunu,
Boğazın kuruduğunu, gözler boşalınca hissettim
Şiir adına
Her ne yazılsa az
Dedim. Sarsılan hislerimle
Titremeye başladı tüm bedenim
Ben ne kadar sefilim, kalbi
Hissedişleri ben nereden bilirim dedim
Avuçladığım
Toprağı öylece sıktım
Ve gözlerimden akan yaşlarla
Onu nemlendirdim kokusunu içime
Çektim ve iklimlerin seren camına kilitlendim
Hissetmek
Adına kalbi olmak dedim
Ruhun insicamından uzaklığımı
Bir bir gözden geçirdim
Hilkatin muvacehesince, aklın
Mücerretliğinde nefsimi güncellemiştim
Hasreti
Ve özlemi yeniden anladım
Sevda adına yanmayı,
Aşk babında kanmayı tanımladım
Ötelerin hazzıyla, vuslatın kalan
Sayfalarında, gül kokusuna yaslandım
Çaresizliğimle
El açıp yakardım
Nefesin kalanlarıyla,
Ömrün devranında hardım
Tek başıma kala kaldım, arkama
Dahi bakmadan suskunluğa uzanmıştım
Mustafa Cilasun