3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1316
Okunma
Şimşekler çaktı buğusunda göğün..
.. ve öyle bir çığlık düştü ki yerdeki yüzüme;
İçim dışım aşk kesiği..
..yEL!
Gidesim geldi..
Bir salıncağın yıllarca esiri olduğu koca dallardan salınası gibi, gidesim geldi kuytumda büyüttüğüm senden..
Bu şehir,
Bu mevsimlerde üşür oldu sevgili..
Seni hep gözlerimde tutardım
Artık düşüyorsun gözlerimden..
Üşüyor içim..
Eski bir bavulun
Parmaklarımın izine bulanmış yaftasına yazdım,
Taşıyorum adını uzaklara..
İsyanından tüm baharların
Hazanın huysuzluğundan ya da,
Küsüyorum gecesine saklandığın kapılara
ve gidiyorum..
İnadına bu yol durgunluğunun,
Sırtına saplanmışım bir bıçak ucunda..
Keserken bileğimi
Sen damlıyor iliklerimden sıra sıra
ve ara sıra şiir olup,
Saçma sapan kanıyorsun hâlâ beyazlarıma..
Belki kanayacaksın da..
Islık ıslık çınlayacak şehir saçlarımın ıslağında
ve kan akacak yakalarıma yapışmış mor rengine,
Her adım atışımda..
Ne bende ne şehrimde tütecek duman,
Ne de bir kuş kovalayacak artık,
Tellere astığımız uçurtma kuyruklarını..
ama sen
Hiç durmadan yürü çakıl taşlarının sivri dilinde
–ve hiç aldırmadan-..
Kapımda gardiyan bir zil düğmesi,
Posta kutusundaki yalnızlığım gibi
Kal dışımda sen..
Ne de olsa,
Yine herhangi bir otobüs yolculuğunda aralayacağım kitapları..
Kaçıncı sayfada kaldığımı hiç bilmeden..
Elbet
Nefesim durmuştur bir satırında
“Sen” diyen..
Ben,
sancılarının şah damarında
Yıllar sonra bulacağın,
Düş tadında bir yangınım artık..
Gidiyorum ama
bu yol hiç gitmeyecek sevgili..