0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
13
Okunma
DÖNÜŞÜM
Ben bir dut ağacıyım. Köklerim yerde başım gökte en ufak
bir esintide salım salım salınırm.
Bu ihtişamım mutluluk verir, bahçesinde salındığım evin
halkına.
Gölgem bir çınarın ki gibi olmasa da: yine yeter evin
bahçesinde oyun oynayan çocuklarıma.
Çocuklar koştukça etrafımda, daha bir keyfe gelir salındıkça
salınırm hışır hışır yapraklarımla.
Ben yüzyıllık bir dut ağacıyım, iki evin avlusunda.
Hemen yanıbaşımda salon salomancadan oluşan tek çatılı,
kulebe tarzı ev; ortak olmuştur yıllar yılı sorunlarıma.
Arkamdaki şato tarzı büyük evin burnu büyük gibi olsa da,
yufka gibi bir yüreği vardır aslında.
Onunla uzaktan uzağa bakışıp zor zamanlarda dayanışma ile
kalkmışızdır sorunlarımızın altından.
Ya ya ne demeli yanıbaşımda musluğundan şırıl şırıl su akan
çeşme arkadaşıma.
Yıllar yılı canıma can katan suyu ile beni ayakta tuttan.
Musluğu altın yaldızlı canım arkadaşım ödeyemem bana olan
hakkını asla.
Ben bir dut ağacıyım iki ev arasında salım salım salınırdım
ihtişamla.
İki evin avlusunda evin büyük beyine keyif verdim gölgemle
yıllarca.
Evin hanımları ve gelinleri çocuklarını salladı dallarıma
kurulan salıncaklarda.
O güneşli yaz günlerinde serinlik verdim evin bütün halkına.
Onlardan kalan, bol kahkaha ve neşe dolu sohbetler, huzur
oldu daima bana.
Evin çocukları ve büyükleri dolandıkça etrafımda, daha bir
ihtişamla salındım yıllar yılı iki evin arasında.
Ne çok anılar yaşandı çınar büyüklüğünde olmasada
gölgemin altında.
Büyük beyim yorgun argın girince evin kapısından, direk
atardı kendini gölgemin altındaki sedir kurulu divana.
Evin hanımı tetikte beklerdi eşinin gelişini.. Hemen
kapıp gelirdi bir tepsi üzerinde iki fincan türk
kahvesini,
Ne yalan söyleyeyim bende tiryakisi olmuştum kırk yıl hatırı
sayılan kahve kokusuna.
Köklerime kadar çekerdim kahvenin buram buram kokusunu
yapraklarımla.
Evin çocuklarının ve torunlarının gürültü ve şamatası ayrı bir
mutluluk verirdi bana, gövdemde saklambaç oynadıkça.
Onlar neşelendikçe şenlenir, onlar ağladıkça hüzünlenirdim
yıllar yıllarca.
Ah ah Kurum kurum kurusaydım da bugünleri görmeseydim
diye ağlıyorum son zamanlarımda.
Ne çok anılar bitiktirmişim gölgemin altında.
Dün gece evin büyük oğlunun evlenişi geldi aklıma. Oysa
daha dün gibiydi annesinin sallaması dallarımda kurulu
salıncakta.
Zaman göz açıp kapayıncaya kadar çabuk geçmiş, büyümüş
evleniyordu dünün çocuğu, bugünün delikanlısı, evin
tosuncuğu.
Önce kazanlar kuruldu gölgemin altında , yemekler yendi
serinlik verdiğim yapraklarımın hışırtısıyla. Sonra, sonrada
halaylara duruldu davul zurnalarla. Evin hanımı ve büyük
beyim ne keyifli çifte telli oynadılar, semahlar döndüler ağzı
kulaklarında.
Sevinçler kadar hüzünlerde yaşandı gölgemin altında.
Bir gün evin hanımı ağıtlarla çıka geldi yasladı başını koca
dallarıma.
Ağladıkça ağladı.
Bende ferahlık verdim yapraklarımla hüzün dolu hanımıma.
Anladım ki artık evin beyinin yerini evlenen büyük oğlu
almıştı bugünden sonra.
Büyük beyimi uğurladıktan sonra, artık genç beyimiz
soluklanır olmuştu gölgemdeki divanda.
Hayat bu işte vadesi gelen gidiyordu bu dünyada.. Bende
kurum kurum kurusaydım da büyük beyimin arkasından, bu
günleri görmeseydim diye ağlıyorum son zamanlarımda.
Artık ne salınacak halim nede ayakta duracak mecalim var
aslında.
Önce yanıbaşımdaki küçük kulebe tarzi evin ışıklar söndü,
terk edilip harabeye döndü.
Arkamdaki şato tarzı evin olmasa da eski neşesi, yinede vardı
ufak tefek hayat belirtisi.
Ta ki dün gece ışıklarının son kez yanması gibi. Yaklaşık bir
haftadır ne etrafımda dönen çocuklar kaldı nede gölgemde
dinlenen beyim.
Işıklarıda karardi şato tarzi evin.
Bugünleri göreceğime ölseydim bende daha iyi .
Dün koca bir kamyon geldi dayandı avlu kapısına evin.
Yüklediler şato tarzı evdeki bütün hayat berlirtisini. Bir türlü
anlam veremedim son elvada deyişe.
Aradan çok bir zaman geçmemişti ki iki adam geldi
gölgemdeki sedire.
Bıyıklı olan kasıla kasıla şöyle bir süzdü iki evin halini.
Sonra bıyıklarını buraraktan "buraya on katlı bir bina dikilir"
dedi yanındakine keyifli keyifli.
Yanındaki bıyıksız kendini beğenmiş gurur abidesi "önce"
dedi: " kurtulmamız lazım bina için, dut ağacının
kökünden".
O an anladım evin yeni sahiplerini ve artık bu avluda
ömrümün sona geldiğini.
.Bıyıklı bey kasılarak dediki;
"bedava aldık haciz konan bu iki evi".
Ellerini avuşturup ağzının suyu aka, aka "servetimize servet
katacağız" dedi beriki
, "kentsel dönüşüm adı altında yapacağımız on katlı
apartmanla" .
Yetişen A
28 02:2023
5.0
100% (1)