0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
14
Okunma
Âlem sükût etmiş gibiydi ...
Sesinin gölgesinde eğildi her şey.
Nefesinin ucunda tutuldu hayat.
Adının yankısında kayboldu zaman.
Ne geçmişin tortusu vardı artık ne geleceğin gölgesi.
Yalnızca ,
seninle aynı ritme kilitlenmiş ömrümün nabzını işittim.
İlk kez;
kendi suretimin ötesinde bir başka canın içinde gördüm kendimi.
.
Ruhum sesinin sıcaklığında titreyince,
göğsümdeki taş yarıldı.
Ve içinden kan değil,ışık fışkırdı.
Benim bilmeden aradığım gözlerimin unuttuğu bir ışık.
Biliyorum, bu vuslat tesadüf değil.
Bu ezelden çizilmiş bir hat ,
levh-i mahfûzda yazılmış bir sır.
Senin gelişin göğe asılmış ayetin tefsiri gibi.
.
Ben sanıyordum ki topraksız bir ölüyüm.
Sanki bin asırlık bir göçten kalma yabanî bir hicran vardı solumda.
Omuzlarımda bir yorgunluk çökmüş dağlardan devşirilmiş ağırlıkta.
Ne tarafa dönsem anlamsız bir girdap boğuyordu ruhumu.
Meğer sadece sensizmişim.
Varlığımla yokluğumun arasındaki ince bir çizgide,
sana dokunamıyor olmanın tuzuyla yanıyormuş tenim.
.
Kehanetleri yoktu inancımın.
Ama seni beklediğim günlerin sabrını zorlayan bir inadım vardı.
Biliyordum beni bulacağını Rû...
Kendimi seninle yoğurdum.
Hayalinle büyüdü içimde her nefesim.
En onulmaz yaralarımı hasretinin o ince sızısını sürerek iyileştirdim.
Gaybın dahi efsunlu bir şifaydı.
Ezelden müptelaydı ruhum ruhuna.
.
Sonunda doğdun işte gözlerimin semalarında.
Ezel penceresinden sızar gibi.
Asırların derin kuyusundan çıkar gibi,
zamanın en eski aynasından yansır gibi.
Ruhum kıyama durdu gelişinle.
Kalbim rükuda kaldı.
Her şey yerli yerine oturdu,
sanki dünya baştan yazıldı.
Senin gelişin,
ruhumun gökkubbesine düşen en derin cevaptı.
.
Ve şimdi biliyorum Rû!
Kıyamla rükû arasında iki mısrayız biz seninle.
Sen ömrümün en eski duasının cevabı,
ben ise o cevabın sonsuz yankısıyım.
Ne ayrılık dokunabilir artık bize,
ne de fanilik çürütebilir bu bağı.
Ve biz,
ebediyetin rahlesine yazılmış iki beyit olarak daima baki kalacağız.
Gökten inen nazlı bir ninni gibi ölümsüzlüğün koynunda saklı duracağız.