2
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
110
Okunma

Firariydi adımlarım, hep uzaklara meyilli,
Aklım, kalbimdeki o yangını dilsiz bırakma derdinde...
Kaçarsam kurtulurum sandım,
Kendi cümlelerimin kurşununa dizilmekten.
Oysa sen,
Dudakları silinmiş portreler gibi dilsizken bile,
Yıkılmış kentimin surlarına aşkı kazımışsın.
Ben masalının satır aralarında gerçeği ararken,
Prangam oldu o çok korktuğum "kalmalar."
Bildiğim bütün yollar silindi haritalardan,
Sustu pusulam, yönüm sana kırıldı.
Dudaklarından süzülen o nisan tazeliği,
Beni en savunmasız anımda,
Kendi enkazımda yakaladı...
Nasıl bir mağlubiyettir bu, yüzümde güller açtıran?
Nasıl bir ölümdür, yürürken şarkılar söyleten?
İçimde kanadı kırık, yaralı bir çocuk...
Söyle, hangi imkânsız düşün kuytusunda
Sarıp sarmalarım o ürkek benliğimi?
Avuçlarıma bıraktığın o bir dirhem cesaret,
Balyoz gibi indi korkulu düşlerime.
Şimdi kirpiklerimde salıncak kurmuş hayallerin,
Hani o sakladığım pembe entarili kız vardı ya;
İşte onun sevinç çığlıkları karışıyor,
Yanaklarımdan süzülen o ıslak kederlere...
Biliyordum...
Bu aşkın her adımı ruhumdan bir parça koparacaktı,
Ayaklarım kanayacak, düşlerim kararıp sönecekti.
Yine de durmadım.
Göz göre göre, ateşi bile bile yürüdüm sana.
Geriye ne bir rota kaldı kaçacak,
Ne de kalbimle verecek bir savaşım...
Şimdi sadece o bahar kokulu duruşun karşısında;
Yok oluşun içinde var olmayı seçen,
Mağrur ve paramparça bir teslimiyet var.
Bu benim kaderimdi;
Senin uçurumunda öleceğimi bile bile,
Seni bir ömür sevmekti...
ely
2o aralık
5.0
100% (8)