1
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
57
Okunma
Dile gelse kedere bürünmüş
Gam yüklü taş duvarların
Ne çığlıklar yankılardı kim bilir.
Bağrında medeniyetlerin ayak izleri soluk
Siluetinin üstünde tozdan örtüler
Sanki bu aralar iki ara, bir derede gibisin
Yorgun, suskun, kırgın ve küskün
Yarı yolda bırakılmanın acısı gark etmiş yüreğini
Caddesi ışıklara bezen-dirilen ilk sen değildin sanki.
Şimdi tacı sökülmüş, tüm ödülleri elinden alınmış
Bir şampiyon gibisin… Affan.
Oysaki
Onlarca medeniyete beşiklik yapan
Hükümdarların hayal öncüsüydün sen.
Bilmem kaç neslin çocuk çığlıklarını sakladın
bağrında
Kaç ecdat gözlerini sende yumdu
Zılgıtlarla gelin ettiklerimizi
Ağıtlarla toprağa verdik huzurunda
Kimlere yarenlik etmedi ki bu dar sokaklar
Sende şahittin… Affan
.
Ve ant olsun ki!
Ben her şeye rağmen
En güzel yağmurların
Senin tarçın rengi üstü yosun bağlamış
Kiremitlerinin üstüne yağdığını gördüm
Nota kıvamında ki tıkırtıları hala kulağımda
Rodrigo’nun gitar konçertosu halt etmiş yanında
Ve donumuza kadar ıslanmak ancak
Bu kadar güzel olurdu senin o daracık sokaklarında…
.
Hangimiz Ayn zğaybo da dindirmediki susuzluğunu
Hangimiz türbelerinde bahur kokularıyla arındırmadık zihinlerimizi
Ezan, çan sesi ve Havra ibadetlerinde
Özgürce belirtmedik mi inanç yönümüzü
Biz seninle kardeşliğin tarihini yeniden yazdık be
Biz seninle hoş görüde tavan yaptık
Biz seninle bir fincan kahvenin kırklarca yıl hatırını yaşattık be
Daha önemlisi de
Bu kadar terk-i diyar eden medeniyetlerden sonra
Biz seninle bir başımıza kaldık
Şimdi sen yaşadıklarına say
Bizim de cahilliğimize ver
Sütunlarındaki üzüm oymaları aşkına ayağa kalk kendine gel… Affan.
5.0
100% (1)