0
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
52
Okunma
ATEŞTEN SİLÜET
Ne zaman yüzün gelse gözümün önüne
bir yangın yükseliyor içimin karanlığından.
Sevda diye sardığım her anı
kül gibi dağılıyor parmaklarımın arasından.
Sana güvenmek
kuru kuyunun başına inatla ip salmaktı;
biliyorum,
o ip çürük,
o kuyu sensin,
yine de eğildim başına
bir damla umut için.
Bazen yavru ceylan ürkekliğinde
gözlerin değiyor gözlerime,
sanki masumiyet diye bir şey kalmış gibi dünyada;
bazen de
gülüşünün arkasına saklanmış bir cellat oluyorsun,
bakışınla kesiyorsun boynumu.
Sağın solun belli değil güzelim,
bir gün meleksin,
ertesi gün şeytanla ortak.
İki kelamın birbirini tutmazken
ben tek cümleni ömürlük yemin sandım,
ayıp ettim kendi yüreğime.
Elin soysuzu ile yürüdüğün sokaklarda
gölgeni tanımaz oldum.
Adımı mırıldandığın her köşede
ben değil,
başkası dönüp bakıyor artık.
El âleme maskara ettin beni,
gülüşün onların,
utancı benim payıma düştü.
Geceleri yoklama çeker gibi geçiyorum içimden;
her hatıranda bir hançer parlıyor.
“Sevdiğini incitmez insan,” dediydim zamanında,
sen,
sevdiğini
yavaş yavaş
kendinden soğutmanın kitabını yazdın.
Tatlı dilinle aklımı alıp
zehrini yutturdun gönlüme.
Şimdi her güzel söz
kulağımda zehirli bir tıslama,
her “canım” deyişin
mezar taşına kazınmış sahte bir dua gibi.
Ne inadın bitti
ne de kibrin.
Sanki kaderin
benim can çekişmem üzerinden zafer kutlamak.
Oysa ben
bir ömrü harcamam sandım bir tek gönül için;
gördüm ki
insan bazen
kendi kendini de harcayabiliyormuş.
Şimdi diyorum ki yüreğime:
“Umudunu ona bağlama artık,
kendine yazık etme.
Ateşten yapılmış silüet sevilmez,
uzaktan bakılır,
ısısına aldanılmaz.”
Ve dönüp soruyorum kendime son kez:
Neyini seveyim senin?
Geriye kalan
bir avuç külden başka ne bıraktın bende?
Ben
o külün içinden
kendi küllerinden doğan
yeni bir adam arıyorum artık.
Ozan Güner Kaymak
Amsterdam / 30.11.2025