23
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1764
Okunma
akdeniz akşamlarında demlenirken
meltem eser ege’den ılık ılık
yeditepede martılar oynaşırken
karadenizde horonlar tepilir
ağustos ayında erciyes yaylası şenlenir
malazgirt’ten alparslan’ın haykırışı yükselir
kişner bozyeleli atların şaha kalkışları
yenisey’den doğan kutlu ırmağın
ikiz kardeşleri hayat verir Anadolu’ma
gelin misali süzülür diclem, fıratım
düşman gözlerinde büyür
kem gözlerin maviliğinde nazar olur
parsel parsel çatlar bölünmüşlüklerde...
dost sandığım namert sofralarında
hayat damarlarım lime lime bıçak altındayken
kadehlerin sarhoşluğunda
özgürlük şarkıları bestelerim tükenmişliğime...
neden bu hallerdeyim, cevaplayamadığım
karınlıklara gömülü kalışım
aydınlığın karartıldığı ülkemde
yeniden şafakların doğması düşlerde mi kalacak
muhteşemliğin doyumsuzluğu verilmişken
hala kış uykularında dalıp gidecek miyim
gaflet yanım ağır basarken...
ne kıymet bilmez adammışım cennetimde
binbir güzellik ayaklarıma serilmişken
dağlarım, ovalarım, akarsularım, denizlerim
yeşile boyanmış, maviler giydirilmiş
bin yıllık yurduma baykuşlar sökün ederken
hala oyunda, oynaşta çilingir sofralarında
kepazelikler sergilerken ben
ülkemin toprakları pazarlanır hayasızca
vatanım dediğim yurdumun kutsallığı
gafletime kurban edilir
utançlığım geriye dönsede, yurtsuz kalırım...
onbin yıllık tarihim kazınır
yokluğuma,
emperyalizm, insanlığın cellatı olur!