0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
60
Okunma
Çoğunun türbanı bez...
Çoğunun türbanı bez...bezle örtüneceksen örtünme haya ile örtün Adillik ile ihlas ile örtün Hz Aişe ashabı suffaya köle gibiydi...
Ashab örtülüydü onların ahlakını temsil etsin başörtün.Onların cihadını da.İhlasını da..aşkını da.Siyonizme köle başörtülüler var.Bazı partiler siyonist İsraile uşak...
4/32: Allah’ın sizi birbirinizden üstün kıldığı şeyleri iç çekerek arzu etmeyin. Erkeklerin de kazandıklarından nasipleri var, kadınların da kazandıklarından nasipleri var. Allah’ın lütfundan isteyin; şüphesiz Allah her şeyi bilmektedir.
Tefsir
Hz. Peygamber’in eşi Ümmü Seleme, “Ey Allah’ın elçisi! Erkekler savaşıyor, biz savaşamıyoruz, biz mirasta onların aldığının yarısını alıyoruz” diyerek açıklama istemişti. Yine aynı hanım ve başkaları, kadınların hicretlerinin Kur’an’da zikredilmemesi, bir erkek şahide karşı iki kadın şahidin gerekli bulunmasına paralel olarak amellerin karşılığının da böyle olup olmadığı gibi hususlarda aydınlanma ihtiyacında olduğunu belirtmişti. Bu tür tereddütleri giderici birkaç âyet gelmiş olup bunlardan birisi de açıklamakta olduğumuz âyettir (Tirmizî, “Tefsîr”, 5/8-9).
İnsanların yanıp yakılarak arzu ettikleri, imrenip göz diktikleri şeyler arasında maddî olanlar kadar mânevî olanlar da vardır. Sûrenin başından buraya kadar ve bundan hemen sonra zikredilecek hükümler, emirler ve yasaklar göz önüne alındığında, Allah Teâlâ’nın arzu edilmesini veya göz dikilmesini yasakladığı şeyler arasında öncelikle şunlar akla gelmektedir: Zenginlerin serveti, vârislerin farklı hisseleri, yetimlerin malları, kadınların farklı miras payları, mehirleri, her bir cinse Allah Teâlâ tarafından verilen fıtrî / tabii özellikler...
Âyetteki “temenni” kavramı, “gerçekleşmesi imkânsız veya zor olanı arzulamak”tır. Bir şeyi temenni etmenin dinî ve ahlâkî yönü bakımından farklılıkları vardır:
a) Din, hukuk ve ahlâkın yasaklamadığı bir şeyi, başkasının elindekine göz dikmeksizin Allah’ın lutfundan istemek. Bu da “Allah yolunda şehid olmayı temenni etmek” gibi olması mümkün istekler yanında, Hz. Peygamber’in “defalarca diriltilip Allah yolunda şehid olmayı” (Buhârî, “Îmân”, 26, “Cihâd”, 7; Tirmizî, “Fezâilü’l-cihâd”, 25), kezâ “kardeşlerim” diye nitelediği, kendisinden sonra İslâm’a dahil olacak müslümanları görmeyi istemesi gibi ilâhî âdete göre mümkün olmayan istekleri de içermektedir.
b) Allah’ın âdetine (koyduğu kanunlar) veya dinine göre olması câiz ve mümkün olmayan şeyleri temenni etmek. Kadının erkek olmayı, erkeğin fizik gücüne sahip olmayı, miras payının erkeğin miras payına eşit olmasını dilemesi gibi.
c) Allah’ın takdirine, vergisine razı olmamayı, ona karşı itirazı, hoşnutsuzluğu ifade eden temenniler.
d) Başkasında bulunan nimetin benzerini / mislini, ona göz dikmeden, “Onun değil de benim olsun” demeden temenni etmek. Büyük bir âlimin ilmi gibi bir ilim, Karûn’un serveti kadar bir servet istemek bu kısmın örnekleridir.
e) Bir önceki maddede zikredilen temenni şeklinin, başkasının elindekini temenni mahiyetinde olması. Belli bir şahsın eşini, bir valinin makamını istemek gibi.
f) Başkasının elindeki nimetin –kendisine gelmesi söz konusu olmaksızın– yok olmasını istemek.
“a” ve “d” şıklarında yer alan temenni çeşitleri meşrûdur, yasak sınırı içinde değildir; diğer temenniler ise yasaklanmıştır. Bunlar içinden başkalarına zarar verenler, Allah’ın takdirine razı olmamayı ifade edenler, haset ve kinden kaynaklananlar haram derecesinde yasaklardır. İnsanların boş hayallere kapılmaması, mümkün olmayan şeylerin peşine düşmemesi için yasaklananlar ise mekruh yasaklar içine girmekte, müminleri eğitmeyi hedeflemektedir.
Olmayacak şeyleri temenni etmek insanda, çalışarak elde edilecek şeylere yönelik teşebbüs ve çaba gösterme iradesini zaafa uğratmakta, haset ve kin duygularını beslemektedir. Allah’a karşı ilk isyan İblîs’in Hz. Âdem’i kıskanmasından çıkmış, ilk öldürme olayına da Kabil’in, Hâbil’i kıskanması sebep olmuştur. Birçok gasp, isyan, hırsızlık, cinayet, kumar ve zina suçunun temel sebebi başkalarının elinde olana göz dikmek ve kıskanmaktır. Komünizm insanları ekonomik yönden eşit hale getirmeyi hedeflemiş fakat sonunda iflâs etmiştir. Feministler kadınla erkek arasındaki farkları sıfırlamayı hedeflemişler, her toplumda marjinal bir grup olarak kalmışlardır. Bugün mâkul çizgideki sosyal bilimcilerin teklifleri iki cinsin farklılık içinde birliği, bütünlüğü, âdil paylaşımı ve tabii iş bölümünü gerçekleştirmeye yöneliktir. İslâm’ın teklifi herkesin, mümkün ve câiz olmak şartıyla dilediğini elde edebilmek için elinden gelen çabayı sarfetmesi, mahrum olduklarını bilmesi ve görmesi yanında sahip olduklarını da bilip görmesi, bunların kıymetini takdir etmesi, gayret göstermesine rağmen elde edemediği önemli ihtiyaçlarının cemiyet tarafından karşılanması, Allah’ın nimeti ve lutfu sonsuz olduğu için –başkalarına verileni değil– Allah’ın hazinesinde olanı, O’nun lutfundan istemesi, beklemesi ve bunun için bizzat gayret göstermesidir.
“Erkeklerin de kazandıklarından nasipleri var, kadınların da kazandıklarından nasipleri var” cümlesi kadın hakları bakımından oldukça erken bir devirde ortaya konmuş bir inkılâp hükmü içermektedir. Roma hukukundan XX. asrın ortalarına kadar Batı dünyasında cârî birçok hukuka bakıldığında hem kazanma şansı ve fırsatı hem de kazandığına sahip olma, onun üzerinde serbest tasarruf hakkı bakımından kadınların aleyhine olan birçok hükme yer verildiği görülmektedir. Günümüzde bile bazı aile hukuklarında kadın evlilik birliği içinde kendi kazandıklarına ve mal varlığına tek başına sahip olamamakta, bunlar üzerinde dilediği gibi tasarruf edememektedir. Burada bir haksızlık olduğu gibi kadınların ve erkeklerin aynı işleri yapmalarını, aynı şeyleri kazanmalarını temenni etmekte de aşırılık ve insan tabiatına aykırılık vardır. Doğrusu her iki cinsin eşit ve farklı yönlerini, tabii özelliklerini tanımak, bunları ortadan kaldırmaya çalışmamak, her birini kendi kabiliyet, özellik ve eğilimleri yönünde üretken ve verimli olmaya teşvik etmek, her birinin ürettiğine sahip olmasını sağlamak, varlıklıların yoksun olanlara el uzatmalarını ve sahip oldukları nimetleri bir ölçüde paylaşma mutluluğunu tatmalarını özendirmektir. İslâm’ın da yapmak istediği budur.Kaynak: Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 54-57
Sunniliği terk etmedikçe baş örtün bez olmaktan kurtulamaz...çünkü sunnilik Allah kanunu değil...deneyler varlık bunu haykırıyor...Allah kanunu çarpar ama sunniliğin kanunları çarpmaz sen şeriat diyorsun ona.değil Varlığa Allah ilkeler koydu uymazsan çarpar...
Kadın-erkek ayrımı adillik değil asilik...Baş örtüsü bayrak gibidir...bayrak için şehit olan gibidir ecirde başörtüsünün marifetini savunan bir kadının ecri ...marifetini savun baş örtüsünün...medine devletinin marifetin savun...Başörtüsü o marifetin şeklidir başörtüsü o marifetle kutsaldır değilse bezdir...bayrak da bez değil uğrunda ölünür taşıdığı marifetin...soyutun somutlaşmasıdır başörtüsü ve bayrak...
Birileri başörtüsüne yasak getirir...ezanı türkçeleştirir...Onlarla cihad etmezsen başörtün bir bezdir...
Korkma ABD den...çünkü Suriyede Ahmet şarayı korursak Golon tepeleri İsraile mezar olur ABD sadece geciktirir.sonucu bozamaz.ABD bizi küstüremez ÇİN VAR
Korkma iki yüzlüdür ABD...cumhur ittifakının bozulmasından kork çünkü...AK parti ve MHP cumhur ittifakı bozulmadıkça TSK millete ihtilal yapmaz ikiyüzlü ABD ve İsrail birşey yapamaz Gazzeliye Suriyeliye...
Bez olmaktan Kurtaralım başörtümüzü ey başörtülüler...örf ödülsüzdür örfe ödülü inşalar verir ama baş örtüsünün marifetini savunanın ödülü Allahın ktındadır şehit ecrine denktir cennettir...Korkma ABD den 15 temmuzu başarmış bir ülkede İsraile uşaklık yapalar korksun...sahiblen baş örtünün ve sebeb olan marifeti...savun ezanı savun ay yıldızlı bayrağı...malınla aklınla canınla bile savun...bez olmaktan kurtar baş örtünü...bez olmaktan çıksın kutsallaşsın başörtün Bayrak gibi...