6
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
317
Okunma

Sonu vuslatla biten bir yaşanmışlığın hikayesi.
Gel de anlatayım halimi sana,
Kimseler derdimi sormuyor Hasan.
Mart’ı aşar aşmaz, vardık yanına,
Şubat’ la Eylül’ ü sarmıyor Hasan.
Peşine takıldık biz koşa koşa
Rey atıp getirdik adamı başa,
Ne söz dedik, ne de laf ettik haşa.
Bir randevu bile vermiyor Hasan.
Tekkeye girenler beyaz mı, ak mı ?
Yokmuş demek ki Reisin hükmü.
Bize yapılanlar söyle be hak mı ?
Ne hikmetse kafam ermiyor Hasan.
Göremedik kaç gün olan boşunu,
Bir kez geçemedik, yamak başını,
Göğünde ağırlar, her ildeşini,
Yoksa gözleri mi görmüyor Hasan.
Umudum don kesti daha da yağmam,
Dağ olsa başıma bir santim eğmem,
Aç kaldı bayrağım bu şehre sığmam.
İrfan’ a bir sofra kurmuyor Hasan.
Silinir zamanla, yiter beratlar,
Gör ki kime nazar eder fesatlar,
Her başa yün kalpak olan zevatlar,
Bize yanaşmıyor, varmıyor Hasan.
Şairiz, Aşığız edep özüyüz,
Sultan şehrimizin ayak tozuyuz,
Ne derse bu Başkan ona razıyız.
Yarama merhemi sürmüyor Hasan.
Erikten dal alıp, çağlayan sese,
Meyle kanat çırpar, güler herkese,
Tek taraflı hançer, keser mi dese
Elini masaya vurmuyor Hasan.
Başkanım duymuştur derde bulandım.
Büyüyen gamımdan dörde bölündüm
Görmek için kapı kapı dilendim,
Gel diye bir çulu sermiyor Hasan.
Süslü terazinin küfesi ayaz,
El vermez yakaya, dildeki niyaz,
Öfkemiz, hışmımız sütten de beyaz.
Birisi taşacak, durmuyor Hasan.
zekeriya duman
5.0
100% (8)