Türkoloji, millete ‘Türk’çe hizmet sevdamız ! Yabana özentiden, tarlamız çorak-hozan... İlk yazımız Kitabe, sözlü kültür modamız ; Okumayı sevmeyen halka ne yapsın ozan.
Göktürkler’in "Kutluk Devri" denen son devirlerinden kalma abide niteliğindeki taş kitabeler Türk dili ve edebiyatının ilk yazılı metinleri ve Türk tarihinin en eski Türkçe belgeleridir. Bugünkü Moğolistan’da; Hangan Dağları’nın kuzeyindeki Koşu Çaydam bölgesinde, eski Türk başkenti Ötüken’e yakın, Orhun ırmağının kenarına dikilmiş oldukları için ırmağın adı bu abidelere de isim olmuştur... İlk yazılı eserimiz Hz. Muhammed’in vefatından 100 yıl sonra yazılmıştır.(yorumda)
Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şair dostum şiirnizi gönülden destekliyor ve bundan dolayı seni kutluyorum... Benim sana yazdığım satırlar ise içimden geldi ve bende kendi duygularımı ifade ettim... Yoksa seni eleştirmek gibi bir niyetim yoktur... Lütfen kendi şirine verilmiş bir yanıt olarak görme...
Belki de bu yanlış anlaşılma sayesinde şiirle tam olarak anlatamadıklarımı açiklama fırsatını verdiğiniz için size teşekkür ederim.Benimkisi kızmak,eleştiriye tahammül edememekten ziyade anlaşılamamaktı.Hakkınızı helal edin hoşça kalınidostça kalın.
Belki de bu yanlış anlaşılma sayesinde şiirle tam olarak anlatamadıklarımı açiklama fırsatını verdiğiniz için size teşekkür ederim.Benimkisi kızmak,eleştiriye tahammül edememekten ziyade anlaşılamamaktı.Hakkınızı helal edin hoşça kalınidostça kalın.
beyinlerine "ille de insanlarla zıtlaş" komutunu yüklemiş olanlar maalesef şiirdeki gerçek güzelliklerden de mahrum kalmaktalar...
şimdi bu şiire ne yazılır ki... bizler de nasibimizi almadık mı o çorak tarladan... güya üniversite okuyoruz... ana dili Türkçe olan bir ülkenin bir üniversitesinde; dersleri, yüzde yüz İngilizce alarak kavramaya çalışıyoruz… güya bu şekilde vatanımıza daha çok faydalı olacağız…ee ne de olsa bilim dili İngilizce değil mi… yahu bilim dili İngilizce(!) diye öz kimliğinden mi utanır insan, Türkçeyi bu kadar ayaklar altına mı alır…hadi utanıyorsun kendi kimliğinden, izin ver de bari senin gibi ceddinden utanmayanlar taşısınlar…. Bir insan kendisinin nasıl bu kadar kukla misali oynatılmasına müsaade eder diye şaşıyorum…şanlı geçmişimize bakıp öğüneceğimize kökünü kurutmaya çalışıyoruz… bir musibet bin nasihatten iyidir ya bir gün bir musibet alıp kalkamamasından endişeliyim toplumun… yüreğinize sağlık hocam. Rabbim razı olsun inşallah…
Allah razı olsun senden.Dünyada en zor şey doğru anlaşılamamak.Bütün peygamberler, toplum önderleri, sanatkârlar hep aynı dertten muzdarip olmuştur. Senin vesilenle güzel bir paragrafı okuyan olursa meraklılarıyla paylaşmak istiyorum. BALZAC' I OKUMALISIN Karl MaRX, Engels'le her sırrını, duygusunu paylaşıyordu.Mektubunda BALZAC'ın "GİZLİ BAŞYAPIT" kitabını mutlaka okumasını önerdi.Çünkü kendi ruh halini bu romanın kahramanı "FRENHOFER" e benzetiyordu. Frenhofer ile yaşamında benzerlkikler olsa da K.MARX bir bilim adamıydı ve bu unvanla hayata bakış açısı daha gerçekçiydi.Marx Engels’ e yazdığı mektupta şöyle diyordu : “Zavallı ressam Frenhofer! Mükemmelliği ararken kendi sanatını öldürdü.İnsan gerektiği yerde durmasını ve noktayı koymasını bilmeli değil mi ? “MÜKEMMEL İYİNİN DÜŞMANIDIR.” Balzac’ın yaptıklarıyla hiçbir zaman yetinmeyen kahramanının ruhunu anlıyorum.*
Allah razı olsun senden.Dünyada en zor şey doğru anlaşılamamak.Bütün peygamberler, toplum önderleri, sanatkârlar hep aynı dertten muzdarip olmuştur. Senin vesilenle güzel bir paragrafı okuyan olursa meraklılarıyla paylaşmak istiyorum. BALZAC' I OKUMALISIN Karl MaRX, Engels'le her sırrını, duygusunu paylaşıyordu.Mektubunda BALZAC'ın "GİZLİ BAŞYAPIT" kitabını mutlaka okumasını önerdi.Çünkü kendi ruh halini bu romanın kahramanı "FRENHOFER" e benzetiyordu. Frenhofer ile yaşamında benzerlkikler olsa da K.MARX bir bilim adamıydı ve bu unvanla hayata bakış açısı daha gerçekçiydi.Marx Engels’ e yazdığı mektupta şöyle diyordu : “Zavallı ressam Frenhofer! Mükemmelliği ararken kendi sanatını öldürdü.İnsan gerektiği yerde durmasını ve noktayı koymasını bilmeli değil mi ? “MÜKEMMEL İYİNİN DÜŞMANIDIR.” Balzac’ın yaptıklarıyla hiçbir zaman yetinmeyen kahramanının ruhunu anlıyorum.*
yazınızı tümüyle okudum ve sizi yürekten kutlarım ve bu bilgileri zaman zaman belleğimizde yenilemek gerekir buna aracı olduğunuz için teşekkürler varolun Sayın TURANOĞLU saygımla.
boş bir kağıda bir çizgi bile yürek işidir ve okunması gerekir elbette okuyup anlamak önemlidir Sayın TURANOĞLU okumadan anlamadan yorum yapılmaz ama çok haklısınız maalesef bu çok oluyor bizler okuyanlardan olalım ve okumaya davet edelim ( BANA BİR HARF ÖĞRETENİN KIRK YIL KÖLESİ OLURUM ) Allaha emanet olun selam ve saygımla.
boş bir kağıda bir çizgi bile yürek işidir ve okunması gerekir elbette okuyup anlamak önemlidir Sayın TURANOĞLU okumadan anlamadan yorum yapılmaz ama çok haklısınız maalesef bu çok oluyor bizler okuyanlardan olalım ve okumaya davet edelim ( BANA BİR HARF ÖĞRETENİN KIRK YIL KÖLESİ OLURUM ) Allaha emanet olun selam ve saygımla.
Kül Tigin kitâbesi, kaplumbağa şeklinde oyuk bir kaide taşına oturtulmuştur. Keşfedildiği zaman, bu kaidenin yanında devrilmiş bulunuyordu. Bilhassa devrik vaziyette rüzgara maruz kalan kısımlarında tahribat ve silintiler olmuştur. Sonradan yerine dikilmiştir. Yüksekliği 3,75 metredir. İtina ile yontulmuş, bir çeşit kireç taşı veya saf olmayan mermerdendir. Dört cephelidir. Doğu ve Batı cephelerinin genişliği aşağıda 132, yukarıda 122 santimdir. Güney ve Kuzey cepheleri ise aşağıda 46, yukarıda 44 santimdir. Kitâbenin üstü kemer şeklinde bitmektedir ve yukarı kısmında beş kenarlı olmaktadır. Doğu cephesinin üstünde kağanın işareti vardır. Batı cephesi büyük bir Çince yazı ile kaplıdır. Diğer üç cephesi Türkçe yazılarla doludur. Doğu cephesinde 40, Güney ve Kuzey cephelerinde 13'er satır vardır. Satırlar yukarıdan aşağıya doğru yazılmış ve sağdan sola doğru istif edilmiştir.
Kitâbenin civarında türbe enkazı, pek çok heykel parçaları ve kitâbeye çıkan iki tarafı heykeller, taşlar dizili 4,5 kilometrelik bir yol bulunmuştur. Bu heykel parçaları arasında, son zamanlarda, Kül Tigin'in başı bulunmuştur. Kitâbenin ve türbenin inşasında Türk ve Çin sanatkârlar beraber çalışmışlardır. Kitâbelerdeki yazıları Bilge Kağan ve Kül Tigin'in yeğeni Yollug Tigin yazmıştır.
Bilge Kağan kitâbesi Kül Tigin kitâbesinin bir kilometre uzağındadır. Şekli, tertibi ve yapısı tamamen birincisine benzemektedir. Bunun da batı cephesinde Çince yazılar vardır, Çince yazıların üstünde, ayrıca Türkçe yazılar devam etmektedir. Çİnce yazılar hemen hemen tamamen silinmiştir.
Bilge Kağan kitâbesi hem devrilmiş, hem de parçalanmıştır. Onun için tahribat ve silinti bunda çok fazladır. Her iki ktâbede de Bilge Kağan'ın sözlerinin dışında Yollug Tigin'in kitâbe kayıtları ve ilaveleri yer almaktadır. Bu kitâbenin etrafında da yine türbe enkazı ve daha az olmak üzere heykeller, balballar ve taşlar vardır.
Tonyukuk kitâbesi, diğer iki kitâbenin biraz daha doğusunda bulunmaktadır. Devrilmemiş, dikili dört cepheli iki taş halindedir. Birinci ve daha büyük olan taşta 35, ikinci taşta 27 satır vardır. İkinci taşta yazılar daha itinasızdır ve aşınma da daha çoktur. Bu kitâbenin yazıları Kül Tigin ve Bilge Kağan'ınki kadar düzgün değildir. Bu kitâbede de yazılar yukarıdan aşağıya doğru yazılmıştır. Fakat diğer ikisinin aksine satırlar soldan sağa doğru istif edilmiştir. Bu kitâbenin yanında büyük bir türbe kalıntısı, heykeller, balballar ve taşlar vardır. Bu kitâbeyi Tonyukuk, kendisi diktirmiş, kendi ağzından yazılmıştır. %%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%% K İ T A B E L E Rİ N B U L U N U Ş U V E O K U N U Ş U ****************************************************************************** Orhun Kitabeleri’nden ilk defa, XIII. asır başlarında Moğolların tarihini yazan, İranlı tarihçi Cüveyni Tarihi CihanGüşay adlı eserinde bahsetmiştir. Ayrıca Çin tarihleri de kitabelerin dikilişini haber vermektedir. Kitabeleri, batı alemine Alman asıllı bir İsveç subayı olan Johann Von Strahlenberg 1730′da yayınladığı eserinde tanıtmıştır. Strahlenberg, 8.7.1709 Poltava muharebesinde Ruslara esir düşmüş ve Sibirya’ya sürülmüştür. Sibirya’da 13 sene serbestçe dolaşan bu subay, gezerken Orhun bölgesindeki taşlan görmüştür.
Daha sonraları Rus, Alman, Fin, Fransız ve Danimarkalı araştırmacılar bu kitabeleri görmüşlerdir. Kitabelerin ne oldukları, hangi millete ait bulundukları konusunda çeşitli fikirler ileri sürmüşlerdir. Orhun yazılarının Finlere ve Macarlara ait olduğu söylenmiştir. Kitabelerdeki harflerin Cermenlerin “runik” yazılanna benzediği ve onların ataları tarafından yazılmış olabileceği de söylenenler arasındadır. Hiçbir kimse bu kitabelerin Türklere ait olabileceği ihtimalinden bile bahsetmedi.
Nihayet 25 Kasım 1893′te, ilk defa Danimarkalı büyük alim Prof. Vilhem Tomsen (Vilhelm Thomsen), kitabelerdeki yazıyı çözerek okumayı başardı. Göktürk yazısını, taşlann bir cephesinde bulunan Çince satırlann verdiği anahtarla açmağa muvaffak oldu. İlk defa Tengri, KülTigin ve Türk kelimelerini okudu. Daha sonra kitabelerin tercümesi ile Alman bilgini W. Radloff meşgul olmuştur. Fakat, kitabelerin tam tercümesi yine Tomsen tarafından yapılmış ve 1922′de yayınlanmıştır.
1893′ten sonra bütün dünyadaki tarihçi ve dilciler Türk tarih ve diliyle ilgilenmeye başladılar. Bu ilgi, kesintisiz halen devam etmektedir. Avrupa’nın bir çok ülkesinde Amerika ve Japonya’da Türkoloji enstitüleri kurulmuştur. Bu enstitüler tarafından yapılan araştırmalar genişledikçe Türk dili ve edebiyaü ile Türk tarihinin ne kadar büyük ve zengin olduğu anlaşıldı. Bu sebeple, Orhun yazısının çözülmesi, Türklük ve Türk dünyası için kelimelerle ifade edilmeyecek büyük bir önem taşımaktadır.
Türkoloji, millete ‘Türk’çe hizmet sevdamız ! Yabana özentiden, tarlamız çorak-hozan... İlk yazımız Kitabe, sözlü kültür modamız ; Okumayı sevmeyen halka ne yapsın ozan.
:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: ******************** Kendisini bilemeyen, olur hep başkalarının taklitçisi. Kendisini bilmeyen zavallı, nereden bilecek tarihini. ***********************************Şair07****SAYGILARIMLA...
Türkoloji, millete ‘Türk’çe hizmet sevdamız ! Yabana özentiden, tarlamız çorak-hozan... İlk yazımız Kitabe, sözlü kültür modamız ; Okumayı sevmeyen halka ne yapsın ozan.
Ayırmak günahtır kulları Suçlama kadından dulları Yaradana bırak yargıyı Yalansız yaşa bilimsel düşün Kardeştir tüm insanlar Etnik köken ayrımı yapma Din ile imanı kullanma Bilimsel düşün ve yürekten inan yaradana...
Ayırmak günahtır kulları...Suçlama kadından dulları Yaradana bırak yargıyı...Yalansız yaşa bilimsel düşün Kardeştir tüm insanlar...Etnik köken ayrımı yapma Din ile imanı kullanma...Bilimsel düşün ve yürekten inan yaradana... ************************************************************************************** YORUMUNUZLA ŞİİR ARASINDA BEN BİR ALAKA KURAMADIM.BU ŞİİRDE NE IRKÇILIK NE DİN AYRIMI VAR.HELE BİLİMNSELLİK DEMİŞSİN Kİ YA ŞİİRİ HİÇ OKUMAMIŞSIN YA DA TÜRKOLOJİ BİLİMİNİ HİÇ İŞİTMEMİŞSİN. HAKLISIN BE DOSTUM , TÜRKOLOJİ BİLİMİNDEN NASIL HABERİN OLSUN Kİ. BU BİLİM DALI ÜLKEMİZİN ÜNİVERSİTELERİNDEN 1982 YILINDA 12 EYLÜL İKTİDARI TARAFINDAN KALDIRILDI.DÜNYADAKİ BÜTÜN GELİŞMİŞ ÜLKELERDE TÜRKOLOJİ ENSTİTÜLERİ YA DA KÜRSÜLERİ VAR;FAKAT ÜLKEMİZDE HER NE HİKMETSE YOK.DÜNYADAKİ TÜRKOLOGLARIN % 90'I O SEBEPLE TABANCIDIR.OKUMA-YAZMA ÖZÜRLÜ BİR MİLLET OLDUĞUMUZ İÇİN DE EN ÖNEMLİ VE İLK YAZILI ESERİMİZİ 1893 YILINDA DANİMARKALI TÜRKOLOG W.THOMSEN ÇÖZMÜŞ ALMAN TÜRKOLOG RADLOF DA OKUNMASINA VE ANLAŞILMASINA KATKIDA BULUNMUŞTUR. ....DAHA NE ANLATAYIM BENİM DERDİM MEZUN OLMAKLA GURU DUYDUĞUM TÜRKOLOJİNİN TRAJEDİSİ........
Ayırmak günahtır kulları...Suçlama kadından dulları Yaradana bırak yargıyı...Yalansız yaşa bilimsel düşün Kardeştir tüm insanlar...Etnik köken ayrımı yapma Din ile imanı kullanma...Bilimsel düşün ve yürekten inan yaradana... ************************************************************************************** YORUMUNUZLA ŞİİR ARASINDA BEN BİR ALAKA KURAMADIM.BU ŞİİRDE NE IRKÇILIK NE DİN AYRIMI VAR.HELE BİLİMNSELLİK DEMİŞSİN Kİ YA ŞİİRİ HİÇ OKUMAMIŞSIN YA DA TÜRKOLOJİ BİLİMİNİ HİÇ İŞİTMEMİŞSİN. HAKLISIN BE DOSTUM , TÜRKOLOJİ BİLİMİNDEN NASIL HABERİN OLSUN Kİ. BU BİLİM DALI ÜLKEMİZİN ÜNİVERSİTELERİNDEN 1982 YILINDA 12 EYLÜL İKTİDARI TARAFINDAN KALDIRILDI.DÜNYADAKİ BÜTÜN GELİŞMİŞ ÜLKELERDE TÜRKOLOJİ ENSTİTÜLERİ YA DA KÜRSÜLERİ VAR;FAKAT ÜLKEMİZDE HER NE HİKMETSE YOK.DÜNYADAKİ TÜRKOLOGLARIN % 90'I O SEBEPLE TABANCIDIR.OKUMA-YAZMA ÖZÜRLÜ BİR MİLLET OLDUĞUMUZ İÇİN DE EN ÖNEMLİ VE İLK YAZILI ESERİMİZİ 1893 YILINDA DANİMARKALI TÜRKOLOG W.THOMSEN ÇÖZMÜŞ ALMAN TÜRKOLOG RADLOF DA OKUNMASINA VE ANLAŞILMASINA KATKIDA BULUNMUŞTUR. ....DAHA NE ANLATAYIM BENİM DERDİM MEZUN OLMAKLA GURU DUYDUĞUM TÜRKOLOJİNİN TRAJEDİSİ........
Vezir Tonyukuk, Kül Tigin ve Bilge Kağan adına dikilen abidelere adeta eski Türk tarihi yazılmış ve ölümsüz bir belge olarak günümüze kadar gelmiştir. Bilge Kağan, 716 - 734 yılları arasında 18 yıl Türk Devleti’ni idare etmiş olan devlet adamıdır. İlteriş Kağan’ın oğlu, Kapgan Kağan’ın yeğeni, Kül Tigin’in ağabeyi ve Tonyukuk’un damadıdır. Ölümünden sonra Bilge Kağan adına dikilen abidede Göktürklerin Bumin ve İstemi Kağan zamanlarındaki güçlü devirleri, sonra Çin’e nasıl esir oldukları, sonra Çin’e nasıl esir oldukları, Çin esaretinden kurtuluşları ve savaşları anlatılmakta, Bilge Kağan adeta karşımıza geçip konuşmaktadır. İşte O’nun konuşmasından bir bölüm: "- Ben Türk Bilge Kağan!.. Bilhassa küçük kardeşim, yeğenim, oğlum ve bütün soylu milletim! Güneydaki Şadapıt Beyleri, kuzeydeki Tarkanlar, Buyruk Beyleri! Otuz Tatar, Dokuz Oğuz Beyleri, halkım… Bu sözleri iyice işit, sağlamca dinle!.. Doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına, batıda gün batısına, Kuzeyde gece ortasına kadar hep milletler bana bağlıdır. Bunca milleti hep düzene soktum, ilerlettim. Doğuda Şantung Ovası’na kadar ordu sevkettim, denize ulaşmama az kaldı. Güneyde Dokuz Ersin’e kadar sefer ettim, Tibet’e erişmeme az kaldı. Batıda inci Nehri’ni geçerek Demirkapı’ya, Kuzeyde Yir Bayurku Yeri’ne kadar ordu sevkettim. Bunca yerlere kadar gittim. İl tutacak yer yalnızca Ötüken Yaylası imiş. Ötüken’de oturup Çin milleti ile anlaştım. Çin Kağanı altını, gümüşü, ipeği sıkıntısız, öylece gönderiyor. Yalnız şunu anladım ki, Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş! Tatlı sözle, yumuşak ipekle aldatıp uzak milleti öylece taklaştırır. Yaklaştırdıktan sonra da ona kötülükler eder; Bilgili, cesur insanları ilerletmez; yanılan insanı yaşatmazmış! Çinlinin tatlı sözüne, yumuşak ipeğine aldanıp, Türk Milleti, çok çok öldün! Böyle giderse, daha da öleceksin! Sonra, güneyde Çogay Ormanı’na, Töğültün Ovası’na kadar konayım dersen; Türk Milleti, öleceksin!.. Türk Milleti! Acıkırsan tokluğu, bir doyarsan da açlığı düşünmezsin. Böyle olduğun için, seni doyuran Kağanının sözünü dinlemedin, gittin. Gittiğin yerlerde hep mahvoldun, yok edildin. Orada, geri kalanınla her yere zayıflayarak, ölerek yürüyordun. Tanrı buyurduğu için, devletli olduğum için size Kağan oldum. Kağan olunca aç - fakir milleti hep topladım. Fakir milleti zengin, az milleti çok kıldım. Yoksa bu sözümde yalan var mı? Kağan olduktan sonra Tanrı yardım ettiği için dört yöndeki milleti derleyip toparladım. Türgiş Kağanı’nın kızını büyük bir törenle oğluma alıverdim. Başlıya baş eğdirdim, dizliye diz çöktürdüm. Tanrı yardım ettiği için; gözle görülmeyen, Kulakla işitilmeyen yerleri milletime kazandırdım. Gittiğim yerlerin sarı altınını, beyaz gümüşünü, işlenmiş ipeğini hep aldım. Darının ekimli olanını, binek atını, aygırını, kara samurunu, mavi sincabını Türk Milleti’ne kazanıverdim. Benim Türk Beylerim, Milletim! Kağanından, beylerinden ayrılmazsan iyilik görecek, dertsiz olacaksın. İşte, taş yontturup gönül sözümü vurdurdum. Bunu görüp bilin ki, sonsuza kadar kalacak ölümsüz taş yontturdum. Ey Türk - Oğuz Beyleri, Milleti, işitin: Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe ilini - töreni kim bozabilir? Ey Türk Milleti! Titre ve kendine dön!..
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.