1
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
66
Okunma
Allaha yönel
Örtüş Alahla esmasına köleliği sabırla kabulen.ve şükürle sürdür...Nama nasibse şükret..namaz bu yönelmedir bu örnek almadır namaz namaz hz Muhammedin marifetini düşüce seçmektir bu örtüşmeye tevbe de...Örtüşmeyen cehennemde örtüşecek.Batıl oan asiliktir secde asıldır bu varlıkta...namazda ki secden hz muhammedin duygu ve marifetini kabullenmendir sabırla kabullen ve şükürle sürdür bu andını...bu düşünce ve bu duyguyu taşımalı namazdaki secden...
﴾Zümer/17-18﴿ Sahte tanrılara kulluk etmekten kaçınan, yüzünü ve özünü Allah’a çevirenlere müjdeler olsun! Söylenenleri dinleyip de en güzeline uyan kullarımı müjdele! İşte Allah’ın doğru yolu buldurduğu kimseler onlardır, asıl akıl iz‘an sahipleri de onlardır.
Tefsir
“Sahte tanrılar” diye çevirdiğimiz âyet metnindeki tâgūt kelimesi insanlar tarafından tapılan bâtıl tanrıları; Allah Teâlâ’ya isyan edilmesine sebep olan, görünür ve görünmez varlıkları; insanlık tarihi boyunca hakkı bâtıl, bâtılı hak gösterme gayretlerini yansıtan, bütün küfür ve ilhad faaliyetlerini ifade eden bir terim olarak kullanılır. Muhammed Esed’in bu kelimeye yüklediği “kişinin bütün mânevî bağlarını kaybetmesine ve duygularının esiri olmasına yol açan, belli bazı şeytanî ihtirasların veya arzuların... ifsat edici gücü” şeklindeki açıklamasına (III, 939-940) –diğer anlamları dışlamamak kaydıyla– biz de katılıyoruz (ayrıca bk. Mâide 5/60). Kendi dışında veya içinde bu şekilde sahte tanrılar üretip onlara tapmaktan kurtularak Allah’a yönelen insanlar, içten veya dıştan gelebilecek her türlü saptırıcı telkinlerden, baskılardan ruhlarını kurtardıkları için duydukları, öğrendikleri sözler içinde akıl ve sağduyularıyla en iyi ve en doğru bulduklarına değer verir, ona uyarlar. Râzî’ye göre duyulan bir söz doğru da yanlış da olabilir ve bunu ayıracak olan da aklî kanıttır. Râzî, bu âyetten yola çıkarak, aklın en iyi ve en doğru olanı ayırt etme konusundaki yetkisini iman, ibadet ve hukukî uygulamalara kadar bütün konulara genellemiş; insanın her konuda aklî kanıta (hüccetü’l-akl), eleştirel düşünmeye (nazar) ve mantıksal çıkarıma (istidlâl) değer vermesi gerektiği yönünde geniş açıklamalar yapmıştır (XXVI, 260-262). Râzî’ye göre “Bir insan akıllı ve kavrayışı güçlü değilse belirtilen gerçek bilgileri zihninde toplaması da mümkün olmaz.”Kaynak: Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 608
Her sevdiğin tanrın olmuyor...İlahın önüne koyduğun tanrın olur...hz Ademe secde hz Ademi tanrı kabullenmek miydi...haddini bilmekti...ilahın önüne koyduğun tanrındır...Babaya-ananya itat rasüle itaat "Bizolmak"cemaat olmak imam seçmektir...esmalara ortak kılmaktır...İstişare caiz ama laiklik haramdır.Laiklikde insan görüşünü tercih var...İlahın görüşü belli değilse amenna bu tercih zarurettir...mezheb görüşüne laikçi olmak da caiz...çünkü mezheb de insan görüşüdür...insan duygu ve düşüncesidir...hatta ırkçıdır mezhebler...ama doğal olanı red doğa esasını değiştirmek İlaha asiliktir...Sunnilik Arabçı olmaktır laiklik fransızcı olmatr...al birini vur diğerine Rabçı o doğalcı ol doğa esaslı ol...doğadan öğren öğütlerini...bitkiler aleminen hayvalar aleminden öğrendiklerinle yetinmezsen insanlaşırsın eşref-i mahlukatlşırsın duygu ve düşüncede...Gazzeli asiliğin faturasın ödüyor...İsrail ileride ödeyeceği bir asilik işliyor...dedeleri de asilik işlediler ve her toplumdan kovuldular...Günümüz dünyası toplumları da kovuyor İsraillileri işte...bu başlangıç daha...
Allaha yönel
Yönel Allaha doğa yasalrındankaçışın Allaha ı...İnsaniliğe mi...Hayvani ahlakta kalma...doğa öğrtmendir öğütçüdür uyarıcıdır peygamberdir doğa...doğada olmayan hayatta da olamaz...cebraildir doğa...akıl doğanın duygu ve düşüncesini görür göz fiziklerini şekillerini...
Allaha yönel
Müzzemmil/8:Rabbinin adını sürekli an ve bütün varlığınla, doğunun da batının da Rabbi ve tek ilâh kendisi olan, O (Allah’a) yönel ve (yalnız) Onun himayesine sığın.
Rahmandır rahimdir...laikliği değil Allahı seç doğayı seç örtüş onlarla...Hileciir insan laiklik de hilelidir...Arab Arabçı yapar Fransız fransızcı yapar ne batıcı ol ne doğucu doğunun batının rabbı ile örtüş...
Duvara yaslanma yorulurve yıkılır...insana yaslanma hastalnır ve ölür...doğanın ilkelerine secde et...İslam bunda...doğadan öğren İslamı...ırkçılardan değil...Kur’andan öğren tefsirleren değil...
Allaha yönel
Bütün ruhi ve manevi gücünle Allah’a yönel, kötü huyların ve süfli arzuların kaynağı olan nefsin belini kır ve bedenini toprak olmuş say
Doğa ile örtüşmüyorsan Allahla örtüştüm sayma...Örnekdir hz muhammed örtüştün mü...asisin adın müslüman...adı müslüma olan Gazzenin yaşadığın yaşatır Allah Müslümanım sanma...tevbe yeridir dünyanın da cehennemi var ahiretin de...
: O halde mühim bir işi bitirdiğinde hemen başka bir mühim işe sarıl.
Karşılaştır 8: Dua ve niyazla yalnızca Rabbine yönelip yalvar!
TEFSİR:
İnsan ömrü o kadar kısa ve âhiret hayatı için o kadar mühimdir ki, onun bir saniyesini bile boşa geçirmek akıl kârı değildir. Zira bir insanın hiçbir şey yapmadan boşu boşuna oturması yahut gerek dünyevî olsun gerek uhrevî olsun hayrına olmayan lüzumsuz bir işle meşgul olması, onun düşüncesinin bozukluğuna, aklının kıtlığına ve derin bir gaflet içinde bulunduğuna işarettir. Nitekim âyet-i kerîmede, “Kurtuluşa erecek o mü’minler, her türlü boş söz ve faydasız işlerden yüz çevirirler” (Mü’minûn 23/3) buyrulur. Bu sebeple hayatın her ânını, her dakika ve saatini Allah Teâlâ’nın râzı olacağı ibâdet, taat, hizmet, cihad ve tebliğle doldurmak gerekir. Mesela farz bittiyse nâfileye, namaz bittiyse duaya, dua bittiyse Kur’an kıraatine, o bittiyse zikre ve tefekküre geçmek; o bittiyse fayda verecek bir başka mühim işe, o bitince de bir başka mühim işe sarılmak lazımdır. Böylece ibâdetin ve hayırlı işlerin zorluklarına katlanınca, bunlara müjdelenen kolaylık da artarak devam edecektir. Ancak gelen kolaylık tembelliğe sebep olmamalı, daha çok çalışmaya teşvik etmelidir. Nitekim bir şâirimiz de başarıya erişmek için usulüne uygun tarzda devamlı ve ciddi çalışmanın gereğini ifade sadedinde şöyle der:
“Şem’-i ikbâlini târ eylemesün derse felek
Kişi yaktığı çerâğ üstüne pervâne gerek.” (Veysî)
“Bir insan, saadet ve ikbâlini muhafaza etmek istiyorsa, dâimâ işinin, eserinin başında bizzat bulunmalı, bir pervâne gibi onun etrafından ayrılmamalıdır.”
Dolayısıyla bu âyetlerle her anı, ebedi hayatta pişmanlık sebebi olmayacak, bilakis rızâ ve hoşnutluk vesilesi olacak hayırlı niyet, söz, fiil ve amellerle değerlendirmek öğütlenir. Bu işleri yaparken de kulun Allah’tan gâfil olmaması, gönlünü hep O’na yöneltmesi, O’nun rızâsını ve muhabbetini araması ve ne istiyorsa O’ndan istemesi talep edilir. Çünkü kula yardım edecek olan, başkası değil, sadece Allah’tır.
Duhâ ve İnşirâh sûreleri, özellikle Resûlullah (s.a.s.)’in Hak katındaki şerefini bildirip tebliğ ettiği İslâm’ın tüm dünyaya yayılacağını, dolayısıyla nimetten o nimeti bahşedene geçerek yalnız Allah’a yönelmek gerektiğini hatırlattı. Şimdi ise Resûlullah’ın halinden diğer bütün insanların durumuna ve mü’minleri bekleyen akıbetin de güzelliğine geçilerek bu iki sûrenin âdetâ bir bağlanışı olmak ve Allah’ın mutlak hâkimiyetini tekitle O’nun hesap ve cezasının kesinlikle gerçekleşeceği haber vermek üzere Tîn sûresi gelecektir:
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Allaha yönel
Allahla örtüşmeden Müslümanım dersen Gazzeli gibi dünyada cezalanırsın...Hz İbrahimin ateşine "berden"denildi hala "berden" denilmedi Gazzelinin ateşine...
Allahla örtüş doğa ile örtüş çünkü esmasının ürünü bu doğa bu doğallık..."ot gibi olma"aklını kullan teknolojiye ilme bilme yönel...Orman yanıyor insan söndürüyor eşrefi mhlukatsın kendini de nüklerden koruyacak bir üerün üretmelisin...çaresiz dert yok...