7
Yorum
35
Beğeni
0,0
Puan
266
Okunma

Sevda bazen,
rüzgâr önünde eğilen bir başak gibidir,
boyun büker görünür
köküyle toprağı kavrar,
daha sıkı tutunur hayata.
Benim sana eğilişim,
yenilgiden değil,
bir ağacın göğe uzanırken
gölgemi de senin üstüne sermesindendir.
Gökyüzü ne kadar yüksekse,
o kadar sessizdir;
benim susuşlarım da öyle
yalvarış değil,
derin bir çağrıdır sana.
Sen gitsen de
ardından dökülmez sözlerim.
Çünkü bilirim:
bir kere kalbe düşen,
mevsimlerin ötesinde sürer.
Gönül, yaprağını döker
kökünden vazgeçmez.
Bak,
nehir kıyıyı öper bin kez,
hiç “bıktım” demez.
Benim de yüreğim öyle:
dokunur, çekilir,
hep yeniden gelir
senin kıyına.
Sevda,
yenilgiyi tanımaz aslında.
Ne gururla savaşır,
ne de diz çöker acıdan.
Sevda,
sadece var olur
gökte yıldız,
toprakta filiz,
içimizde ateş gibi.
Ve sevda,
kendi gövdesini ateşe veren bir mumdur,
ışığını sana taşırken
kendi eriyişinden utanmaz.
Ben sana yanarken,
kül değilim,
kendi içimde çoğalan kıvılcımlarım.
Her biri yeni bir sabaha
senin adını yazıyor gökyüzüne.
Gidişin olsa da,
benim yüreğimde hâlâ
çocuk sesleri çınlar,
penceremde senin yüzünü arayan rüzgâr,
avucumda seni taşıyan sıcaklık.
Bir gün
yollar ayrılırsa eğer,
unutma:
aynı gökyüzünü soluyoruz.
Gözlerini kapattığında
benim de kalbim titrer,
aynı yıldız düşer ikimize birden.
Sevda işte böyledir;
bölünmez,
paylaşılmaz,
yarım bırakılmaz.
Bir kere açtı mı yürekte,
sonrası yalnızca
sonsuz bir büyümedir.
Ve bil ki,
son söz kimsenin değil,
yalnızca sevdanındır.
Ne gidiş kazanır,
ne de kalış.
Sevda kazanır.
Her seferinde,
her kıyıya varışta,
her göğe bakışta.
Peri Feride ÖZBİLGE
02.09.2025