18
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1436
Okunma

yakarak içimi alaz alaz
genzime yükselip, imiğime çöküyor acı
bacadan farksız nefes borum
sıdıyor gözlerimde çekik ceylan gözlerin
karların erime mevsimi sanki
zamanın silip süpüremiyeceği
çekip atamıyacağı hâr
aşktan öte evlât sevgisi bu
yüreğimde kurşun eriten birisi var ...
bilmem;
susarken dilin,kanayıp ısınmıştır
senin de belki içten bir yerin
benim kadar olmasa da
yarısı ben bedeninin
ne de olsa baban değil miyim
sana canından can veren
yalnızca annen değil elbet
o yüzden sızlıyor yüreğim
akıyor gözlerimden tuzlu şerbet
kırık bir toprak testi sanki bedenim ...
hiç sebepsiz dokunur
bilirim böylesi acılar
ne suçu var ki dalında meyvenin
gönül işte geziniyor
portakallar narlara bakıyor
narlar portakallara
ve işte göz yaşlarım
hiç sebepsiz akıyor akıyor
oysa dolanıp aynı bahçeyi
koparsaydık meyveleri dalından
çektiğince gönlümüzün
birleseydik çiçeklerin topunu
ve koklasaydım sindire sindire
tutup saçlarından içime evlât kokunu...
yalnızca hasret koymak adını bunun
doyurur mu yüreğini bir babanın
işte çöller böyle kurak,
ciğerimde dallanıp budaklanan
bir kaktüs gibi bıraktın hatıranı,
içimde kurşun eriten birisi var
yanıp tutuşuyor bedenimin her yanı...
ey zalim ana;
evlâdım için ağlarken ben içim yana yana
İyi der mi ki hiç yüce tanrı sana ?!
Şaban AKTAŞ
08.11.2008