5
Yorum
21
Beğeni
0,0
Puan
266
Okunma

Ağlamak…
İnadına söylenen türküler gibi,
döke saça ne varsa görebildiğim,
işte onların acısında özledim seni.
İnatçı ve huysuz bir adamın kartpostalı
açıyor şehrin gri duvarlarında;
rastlantılar tuhaf ve amansız,
ve büyük bir hasret boşalıyor tuzlu suların yetim hali.
Anlasana, sevgili…
Yüreğimi alıp gitsem,
hangi toprağın gizli koynuna saklayabilirim seni?
Ağır, hasta cümlelerin
tükenmeden kurşunlar serptiği bir hayatta
hangi ağaç gölgesinde arınır artık sensizlik?
Peygamber aşkına…
Suskun bir yoksulluğun tok olması adına,
yavaşça kıyametler düşkünü dağından
aşağı iniyorum.
Her patikanın bombalanmış toprağı alıyor beni;
ince bir yalnızlık acıyor kavruk düşlerimde.
Orada uyanan yağmurlar birden tanıyor seni,
susarak baktığım yıldızlar çömeliyor karanlık ağacına.
Ahşap duygulardan dökülen yapraklar
sarıyor aklımın çocukluğunu;
kıvranarak boş bir hayalde dokunuyorum sana.
Çocukluğumun çok uzak bir büyümesinde
kavrıyorum yokluğunu;
ateşten duman alıyor sessizliğim
ve ben yitirilmiş ne varsa aşk adına
duymazdan gelerek susmaya devam ediyorum
çığlıkların sularında.
Buradaydım…
Yüzyılın çıkmaz bir yılından sesleniyordum sana;
içime dolan kuşların kanatları değiyordu şarkılara.
Sen arkan dönük yıldızları asıyor,
denizin kucağına bırakıyordun.
Ve seni doldurarak gözlerime,
koştuğum sokaklar ağlıyordu
ihtimallerin utangaç vaktinde.
Ben seni özlerken
hiç bilmediğim yanılgıların ateşlerinden dökülüyordum ırmaklara;
ardından bağıra bildiğim kadar seviyordum seni…
Şehrin dört duvar sokaklarından çıkarak merdivenden gökyüzüne,
geride bırakıyor sanıyordum sensizliği;
kağıttan umutların arasına sıkışıyor sanıyordum hayaller.
Soluma düşen akvaryumda çoğalır diye düşünüyordum aşkı,
ve sandığım gerçeklerde yüzü koyun düşüyordum susmalara.
İkide bir özlediğim, soğuk mevsimin buğusunda kaldı ellerim;
artık hissedebildiğim kadar kaybettim.
Geride bir avuç deniz feneri,
bir akıllık düş kaldı
masumiyete bir ömürlük zamanda.
Ve yine…
Uçurumun kıyısında, rüzgarın hışırtısında,
bir gölge dokunuyor omuzuma;
sessiz, ama varlığın kadar güçlü.
Sen oradaydın, ben buradaydım,
ve gece, bütün ışıklarıyla
gizli bir umut gibi doğuyordu yüreğimde.
Karanlık kadar derin, yıldız kadar uzak,
ama yine de…
Bir gün, bir gün mutlaka,
sen ve ben,
o kaybolmuş şehir sokaklarında,
el ele, sessizliğe fısıldayacağız adımızı.
Peri Feride ÖZBİLGE
20.08.2025