0
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
289
Okunma

Ey insanoğlu,
Kör pazarlarında ruhunu satan,
Kendi elleriyle kendi zincirini ören,
Gözleri ekranların sahte ışığında körleşen…
Duy artık bu sesi duy...
Toprak, suskunluğundan utanıyor.
Deniz, kan kokusunu gizleyemiyor.
Gökyüzü, sana yağmur değil,
Gözyaşı döküyor.
Ve sen hâlâ,
Tahtını tahtadan,
Krallığını kumdan kuruyorsun.
Bilmiyor musun?
Rüzgâr, tahtını;
Dalga, krallığını yutacak...
Ey şehirlerin ve beton kulelerin tanrısı,
Küresel maymunlukla övünen,
Üzerine diktiğin her taş
Altında kalacağın mezar taşıdır.
Duy,
Adaletin suskunluğu,
Yeryüzünün en ağır lanetidir.
İyilerin korkusu,
Zalimlerin zaferidir.
Ve vakit,
Kıyametin saati gibi yaklaştı.
Sen hâlâ ticaret yapıyorsun,
Hâlâ birilerine fiyat biçiyorsun,
Hâlâ kardeşinin ekmeğini çalıyorsun.
Oysa bu son uyarı.
Dağların sabrı bitti,
Okyanusların derinliği tükendi,
Gökyüzü emir bekliyor...
Ey insanoğlu,
Aldığın her nefes, sana verilmiş bir mühlet.
Ve o mühlet bitmek üzere…
Yarın,
Ellerinde tuttuğun bütün altınlar,
Bir damla suya değmeyecek.
Yarın,
Kurtuluş aradığın bütün kapılar,
Üzerine kapanacak...
O gün geldiğinde,
Ne sınırlar kalacak,
Ne ordular,
Ne de diller…
Sadece çıplak gerçeğin önünde
Titreyen sen kalacaksın...
Bu yüzden,
Sana diyorum ki:
Dön yüzünü,
Aç elini,
Bak kalbine…
Çünkü bu,
Sana verilen son uyarıdır.
Ve uyarının ötesinde
Hızla gelen hesap vardır.
Erol Kekeç/15.08.2025/Namazgah/İST