0
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
237
Okunma

Gözlerimde hep senin buğulu gölgen,
Uzanıyorum sana, ama hep arada
görünmez, ince, soğuk bir cam var.
Bazen bakıyorum, nefesim buğulandırıyor o camı,
Elimi koyuyorum,
Senin elin sanki öteki tarafta,
Ama hiç değmiyor…
Bir adım atsam,
Belki düşerim sana, belki kaybolurum.
Ama sen uzak bir şehir gibi,
Haritada yakın duran ama yolları bitmeyen.
Adını anınca,
İçimde eski bir şarkı çalar,
Kimi yerinde gülümsetir, kimi yerinde boğazıma düğümlenir.
Yıllar boyu biriken duygular
Rüzgâr olur,
Gecelerime uğrar,
Perdeleri usulca kımıldatır,
Ve giderken odama hüzün bırakır.
Sen,
Her mevsimde farklı görünen bir dağsın bana;
Yazın bile doruklarında kar saklı,
Kışında bile eteklerinde çiçekler açan.
Ben sana bakarken üşürüm,
Ve yine de sana bakarken ısınırım.
Uzanamadığım ellerin,
Dokunamadığım saçların,
Söyleyemediğim bin kelime var.
Her biri, kalbimde küçük bir kuyuya düşer
Ve orada yankılanır:
Keşke… keşke… keşke…
Ama bil ki,
Yakın hissettiğim bütün uzaklıklar içinde
En sevdiğim sensin.
Ve sen bilmesen de,
Her rüzgâr,
Sana söyleyemediğim şiirleri taşır
Sessizce şehir ne doğru
Sessizce gönlüne
Ve sessizce uzaklaşıyorum
Gecenin kara gerdanlığı boynumda
Galaksiler ötesinden kalbime dokunuyor bir el
Sonra anlıyorum
En çok hatırlananlar
En son söylenenlerdi.
Yıkım emri verilen bir şehir şimdi içim
Sahi
Kaç caddesinde dolaştın ellerin tütün kokusuyla
Barışmak, karışmak bir nevi göçe
Ben titrek bir alev gibi
Dökülürken gecenin koynuna
Sana dair şiirlerim kalacak zulamda.
Hüviyeti kayıp bir yolcuyum artık uzak bir şehir yolunda
Bebekler ve kelebekler hatrına
Su verdiğim çiçekler de ölüyor sonunda
Muhammed Balaban
5.0
100% (4)