6
Yorum
25
Beğeni
0,0
Puan
317
Okunma

“Bazı ayrılıklar, gitmekle bitmez;
kalanın içine saplanır ve bir ömür yanar ...”
Ayrılık,
bir avuç köz bırakır kalanın kucağına.
Yavaşça iner ciğerin kıvrımlarına,
nefesin her yerinde bir yanık izi kalır.
Yüzümde hâlâ
senin gidişinden kalan gölge,
gözüm, yokluğunun rüzgârında kurumuş bir yaprak.
Geceleri sesin düşer çatlamış dudaklarıma;
sessizlik, bir ağıt gibi örter üzerimi.
Gidişin,
vagonun ardında sallanan umut.
Ne zaman el sallasam
boşluğuma döner ellerim.
Zamana sığmıyor artık bu acı.
Hatıralar küflü bir çekmecede değil;
hayatımın ortasında, çırılçıplak duruyor.
Ayrılık
bir dil gibi suskunluğu emzirir kalbime.
Ben,
hiç anlatamadığım yerimden kanarım.
İçimde bir pencere var,
hiçbir manzaraya açılmayan.
Ne gül kurusu bir sabah sığar oraya,
ne serin bir akşam.
Sadece sen
ve gitmelerin…
Uğultu gibi bekler cam kenarında.
İçeri sızan rüzgâr değil artık,
eksikliğin...
Yastığımda geceler,
kulağımda yankın.
Adını andıkça
boğazımda büyür bir çığlık
ve susarım.
Çünkü kor
sessizlikte yanar en derinden.
Ayrılık,
bir şehrin sesinde,
bir çocuğun gözünde,
ama en çok,
bir kadının sustuğu yerden
yangın olup çıkar.
Sen bilmezsin;
bu yürekte hâlâ yürüyen ayak izlerin var.
Her adımda biraz daha eksilen ben.
Ve hâlâ...
seni sevmekten değil,
sana alışamamaktan yanıyor içim.
Kalan her şey küllense de,
ben, kucağımda o avuç korla
susarak yaşamayı öğrendim artık.
“Şimdi anlıyorum...
Ayrılık bir son değilmiş;
kalanın içinde her gün yeniden başlayan sessiz bir yangınmış.”
Peri Feride ÖZBİLGE
04.08.2025