0
Yorum
6
Beğeni
0,0
Puan
120
Okunma
Bir nefes süzülür gecenin özünden,
Ne dudakta başlar, ne de gözünden.
Bir düşün peşinde yürürken gizlice,
Adım attıkça düşersin içindeki bilmece.
Karanlık değil bu, ışıksız da değil,
Bir renk var ki anlatılmaz: ne soluk, ne zehir.
Zaman durmaz, ama ilerlemez de,
Bir saat tıklar, ama yoktur kadranı sende.
Bir ses gelir, içinden değil, içinin içinden,
Sorar: "Sen misin, yoksa ben mi senden?"
Aynaya bakarsın, aynan bakmaz,
Gölgen seninle konuşur, ama adını anmaz.
Bir ıslık çalar rüzgar, anlam yüklü,
Kulağına değil, zihnine eğilir yükü.
Görmediğin bir gözle izlenirsin,
Kendi aklında kendinden gizlenirsin.
Bir harita çizer rüya kumundan,
Seni götürür bilinmez bir ormandan.
Ağaçlar fısıldar, yaprak değil söz,
"Gerçek," der biri, "bir yalandan öz."
Bir çocuk ağlar, senin sesinle,
Ama ne geçmiş o, ne de gelecek nesille.
Bir anahtar tutarsın, kapı yoktur,
Açarsın kendini, ama içeride hiç kimse yoktur.
Ve sonra...
Bir gülüş yankılanır boşlukta,
Tanıdık ama unuttuğun bir noktada.
Zihin titrer, kalp çekilir bir kıyıya,
Orası ne dünya, ne de rüya.
Ey gölgelerle konuşan yolcu,
Aklın senin, ama ipi başka ucun.
Büyü bozulmaz, eğer adını koymazsan,
Ve fısıltı susturulmaz, eğer duymaktan korkmazsan.