1
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
129
Okunma
“Otuz Altı”
Otuz altı…
Ne gençliğin tam içindeyim,
Ne de yaşlılığın kıyısında.
Ama bir yorgunluk var üzerimde,
Daha çok içimde...
Görünmüyor, ama ağır.
Uykular eskisi gibi dinlendirmiyor,
Sabahlar sanki geceyle tartışıp geliyor.
Oyun oynadığım sokakta yaşıyorum hâlâ,
Doğdum, büyüdüm… aynı yerdeyim.
Şimdi benim çocuğum koşuyor o taşların üstünde,
Ben izliyorum, bir zamanlar olduğum yerden.
Sevdiğim komşular göçtü birer birer,
Bazıları toprağa, bazıları başka şehirlere.
Kapı önü sohbetlerinin yerini
Suskun perdeler aldı.
Bir zamanlar çay içilen balkonlar,
Şimdi ışığını erken kapatıyor.
Arkadaşlarla koptuk biraz,
Bir zamanlar aynı rüzgârla savrulduk biz,
Aynı çatıların altında sabahladık,
Aynı yaralara aynı kahkahayı bastık…
Şimdi farklı mevsimlerin yolcusuyuz.
Kimi erken durdu bir durakta,
Kimi hâlâ koşuyor kendi yoluna doğru.
Bir zamanlar omuzdu, şimdi gölge,
Cümlelerimiz kısaldı, gülüşlerimiz uzakta,
Bayram gibi kutluyorum denk gelen selamı,
Sanki eski bir şarkının unuttuğum nakaratı.
Omuzlarımda yılların eli var,
Omuzlarımda başkalarının da yükü…
Bazılarını seve seve aldım,
Bazılarını vermeyi hiç öğrenemedim.
Çocukluğum hâlâ orada duruyor,
Bir sokak köşesinde misket bekliyor.
Ama ben yürüyüp geçiyorum yanından,
Vakit yok,
İçim çekse de...
Ne tam kırıldım hayata,
Ne de barıştım kendimle.
Ama öğrendim;
Sesimi içime konuşmayı,
Ve sessizce devam etmeyi…
Otuz altı…
Hâlâ umut var belki,
Ama eskisi kadar saf değil.
Hâlâ seviyorum hayatı,
Ama yorgunum,
Biraz durayım..