7
Yorum
18
Beğeni
0,0
Puan
570
Okunma

O gece yine siyah,
ben artık o siyahı tanıyorum.
Yokluk…
Senin adındı baba.
Karanlığın sesi bile
senin kadar sessiz değildi.
Biz, en çok sana yoksunduk.
Dilimin ucuna kadar gelen
söyleyemediğim dualar
sana yazılmış, postaya verilememiş mektuplar gibiydi.
İçimde,
aralık bir kapıdan sızan o eski baba sesi.
Zamanı arka cebime sakladım o günden sonra.
Her şeyi gizli yaşadım,
bir mendil kenarına işlenmiş
gözyaşı gibi.
Hatırlar mısın,
susardın…
Ben o suskunluğun içinde
yüzlerce şarkı duyardım.
Sana yazılmış, kimsenin okumadığı,
nota bilmeyen bir çocuğun
kalbiyle bestelediği şarkılar…
Baba,
sen gidince,
dünya bir tık sesini bile yüksek çıkardı.
Çünkü senin yokluğun,
her şeyi daha çıplak, daha savunmasız bıraktı.
Gözümün feri,
bir yangında unutulmuş perde gibi
sallandı içimde.
Mahur bir sevdaydı senden kalan,
biraz kırık, biraz gururlu.
Bir hazan sabahında,
bir yastığın içine gömülü özlem,
çay kaşığında dönen zaman,
bir serçenin uykusunda çoğalan yetimlik.
Seninle öğrendim baba,
bazı acılar yıllara değil,
bir tek “baba” sesine sığar.
Ve bazı sevgiler,
asla tamamlanmaz,
sadece büyür.
Ben büyüdüm.
İçimdeki çocuk
her seher vaktinde
“baba” diye ağlıyor hâlâ.
Sana uyanmak
karanlığın içindeki en aydınlık düş oldu bana.
Geceleri maviye boyayan,
gündüzleri içime çeken
bir hatırasın artık.
Ve sen yoksun…
Ama yine de
ben seni hep
varmışsın gibi seviyorum baba.
Çünkü bazı insanlar
ölünce değil,
unutulunca ölür.
Sen, unutulmadın.
Sadece biraz daha derine kazındın.
Peri Feride ÖZBİLGE
15.06.2025