38
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1313
Okunma
Yığın yığın bulutlar yağıyor üstüme
Dişlediğim kayalardan aldığım kına
Fırat’ın başlığı senin adın olsun
Duyuyor musun fıratın geceleyin buğdaylara
Aktığını gizliden
Ölüm aşkı açıklar aşkta ölümü
Her canlı ölüme yürür
Çünkü aşk bir yoldur
Her yolcu kendine bir yol bulur
Sus sessiz yürü aşka caddelerde kelimeler
Uçmasın
Bak senin için ağlıyor gök
Bastığım yer benim değil artık
Sıcaklığın geliyor uslanmaz bir dil
Dünya kadar eskiyim
Radyodaki şiir kadar yeni
Kalbim şehrin ortasında bir çocuk
Gibi üşüyor
Yüzümde senin yüzünü taşıyorum
Gülüşünle ısınıyor bütün şehir
Çaldığın benim şarkım değil
Benim sularımda büyümedi nergiz
Çok karışık benim coğrafyam
Belki üzülen gül fidanı olursun
Ben de isterim güneş sana uyusun
Düşmesin açtığın sofralara leke
Serçedir bilirim ürkek yüreğin
Sen can kal keskin bakışlarda
Bir ceylanın gözlerinde
Ben acılarımı demliyorum
Düşüncelerin düşüncelerimde uyur
Sessiz ağla gözyaşın dökülmesin yanağına
Bilirsin ağlaman beni çaresiz bırakır
Sonsuz bir otel odasıdır yaşadığım dünya
Çöp dolu deltalarda insan cesetleri
Ağarmış çocuklardan derlediğimiz masallar
Kanlı akşamlardan bir kitap düştü payıma
Perdelerin kıvrımlarına sileriz ağıtlarımızı
Parçalara ayrılan bedenimi kulak zarlarımla diktim
Yüzümü taşıran damla senin gözyaşındı
Kara ülkenin mavi şarkılarından geldim.
Gökyüzünün okşayışlarımı çaldığı ten
İyi türkülere yazılmış notadır
Yaşadığımız dünya savaş meydanı değildir
İREM AYDEMİR