19
Yorum
40
Beğeni
5,0
Puan
368
Okunma
“Eğer mü’min, Allah’ın azabının ne kadar şiddetli olduğunu bilseydi, cennetten ümidini keserdi. Eğer kâfir de Allah’ın rahmetinin ne kadar geniş olduğunu bilseydi, cehennemden ümidini kesmezdi.”
— Sahih Müslim, Tevbe, 22; Hadis No: 2755
Güneşin kaybolması= Hakikatin çekilişi, ilahi bilginin uzaklaşması
Çiçeklerin uykuya dalması= Güzelliğin, canlılığın sona erişi; gaflet
Sessizlik= İçsel tefekkür zamanı veya kıyamet sonrası sessizlik
Okyanus=İlahi varlık, sonsuzluk; benliğin eridiği yer
“Hiç”= Hem yokluk hem de benliğin silinişi
Bir güneş,
Ufkumuzdan kaybolurken
Sen daha da belirginleşecek,
Gözlerimiz seni bilmeden arayacak, belki de.
Çiçeklerimiz uykuya daldığında
Her yer senin kokunla dolacak.
Fark etmeyeceğiz, belki de.
Herkes sustuğu vakit
Yalnızca sen işitileceksin,
Sen konuşulacaksın.
Ama bunlardan haberimiz olmayacak, belki de...
El ayak çekilip
Ortalık tenhalaştığında
Senden başka kimse kalmayacak.
Kucak açacaksın,
Körcesine bir başkasına sığınmaya çalışacağız, belki de.
Bir gün
Gölgemizden bile kaçar bir haldeyken,
Sana, bizden yüz çevirirken göreceğiz, belki de...
Belki de o gün anlayacağız:
Senin hep bizi beklediğini.
“Duymadınız,
Görmediniz,
Bilmediniz,
Bilmek istemediniz vaktiyle...”
diyeceksin korkarım belki de.
Belki de
Yüzüne dönüp kabul edeceksin bizi
Sonsuz Rahman ve Rahîm ismin ile... affedeceksin.
Ve o gün gelince
Hepimiz birer damla gibi
Uçsuz bucaksız okyanusunda yok olacağız.
Senden geldik,
Sana döneceğiz.
Ve bizden geriye, yalnızca bir hiç kalacak.
Sadece bir hiç.
Hiç...
5.0
100% (27)