0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
86
Okunma

Unutma…
Fakir bir köy vardı geldiğin,
Çatısı akan bir evin içinde
Geceleri yıldızları sayarak büyüdün.
Yatağın belki sertti,
Ama duaların yumuşacıktı.
Ve annenin ekmek kokusu,
Hayatın en büyük zenginliğiydi.
Yağmur yağınca sevinirdiniz,
Toprak su içerdi, siz umut…
Ayakkabın delinirdi belki,
Ama yüreğin her sabah sağlam kalkardı.
Bazen kahvaltı sadece çaydı,
Ama o çayın yanında bir dilim onur içilirdi,
Kıtlama şekeriyle değil, alın teriyle tatlanırdı her yudum.
Unutma…
Okula yürüyerek giderdin,
Yokuşlar dizlerinin canını yakardı,
Ama sen bilirdin;
Her yokuşun ardında düzlüğü var.
Ve sen, o yokuşlarda büyüdün,
Koşmadan da ilerlenebileceğini öğrendin.
Şimdi ışıklı şehirlerde parlayan tabelalar,
Sana kim olduğunu unutturmaya çalışsa da,
Sen bil ki, sen o köyün çocuğusun.
Yoksulduk, evet…
Ama yüreğimizde kimsenin satın alamayacağı bir duruluk vardı.
Ve şimdi neyin varsa,
Hepsinin temeli o yoklukta atıldı.
Unutma nereden geldin,
Ve unutma, bir gün her şeyin bittiği o an,
Köyün rüzgarı yine seni hatırlayacak.
Ne kadar uzaklaşırsan uzaklaş,
Toprağın seni bekleyecek.
Her adımda o taşlar,
Hâlâ seni çağıracak.
Ve bir gün,
Yıldızlar yine orada seni izlerken,
Gözlerin, gözlerinin en derin yerine bakacak
Ve anımsayacak:
“Sonsuza kadar buradayım.”
24.12.24