Ödünç alınan son kuruşla ödenen ilk kuruş arasında tabii muazzam bir fark vardır. goethe
olcanebrem
olcanebrem

DÎVÂN-I İSTÂNBÛL HÂTIRÂTI

Yorum

DÎVÂN-I İSTÂNBÛL HÂTIRÂTI

( 1 kişi )

0

Yorum

4

Beğeni

5,0

Puan

139

Okunma

DÎVÂN-I İSTÂNBÛL HÂTIRÂTI

Bir Devrin Aynasından İstanbul’a Bakış

Bu şiir, 18. yüzyıl sonlarında, İstanbul’un sadrazam divan kâtiplerinden biri olan Nâilî Efendi’nin (hayali bir karakter) kaleminden çıkmış gibi tasarlanmıştır. III. Selim devrinin son demlerinde, Nizâm-ı Cedîd ıslahatlarının gölgesinde, şehirde hissedilen "eski ile yeni" arasındaki gerilimi terennüm eder.

Şiirin Ardındaki Kurgusal Tarih
1. I. Kıta: "Kaybolan İhtişamın Hüznü"

Serv-i hırâmân (salınan selvi), Lâle Devri’nin son görkemli günlerini temsil eder.

Bâb-ı hümâyûn (Topkapı Sarayı kapısı), devletin gücünün sembolüdür, ancak artık "hırâmân" (sallanır) haldedir.

Gonce-fem (tomurcuk dudaklı sevgili), İstanbul’un gençliğini ve tazeliğini kaybetmeye başladığına işaret eder.

2. II. Kıta: "Çürüyen Altın Şehir"

Kâbe-tuş (Kâbe örtüsü), İstanbul’un kutsal kimliğini vurgular, ancak "çürür" ifadesiyle çöküş iması yapılır.

Çeşm-i şehlâ (şaşı bakışlı gözler), şehrin artık "şaşırmış", yolunu kaybetmiş halini anlatır.

Gamze-i cadû (büyülü gamze), İstanbul’un hâlâ cazibesini koruduğunu, ancak bu cazibenin "büyüyle ayakta durduğunu" fısıldar.

3. III. Kıta: "Rüzgârın Feryadı"

Bâd-ı sabâ (sabah rüzgârı), Tanzimat’ın habercisidir; "feryâd" (çığlık) ise değişimin acısını simgeler.

Sîne-i pür-âh (ah çeken göğüs), şairin "eski İstanbul" için duyduğu özlemi ifade eder.

4. IV. Kıta: "Son Nefes"

Şeh-i şehr-i yârân (dostlar şehri sultanı), İstanbul’un "son kalan" sevdalılarına seslenir.

"Vîrânede bir şebnem" mısrası, şehrin harabeler arasında bile güzelliğini koruduğunu ima eder.



Gönül düştü yine Serv-i bülendinin peykin,
Sümbül kokan sokaklarda kaldı gözlerim.
Çeşm-i âhûn ile bakdın ey dilber-i şehîr,
Tûti-i mu’cize-gûyum, n’eylersin İstanbul’um?

Yâkût gibi yanan bir şafak üstünde Haliç,
Selâtîn camilerin ezelî bir sessizlik.
Giryân olur hisârın altında vâveylâlar,
Sîne-i pür-melâlimde hâlâ çalar çanlar.

Mehtâb dökülürken Beyoğlu’nun sırtına,
Köhne bir gazel okur sâkî-i devrân bana.
Hâbîde kalmış sahrâlarında Fâtih’in,
Nâlân eder rüzgâr bana ezelî bir türkü.

Ey şehr-i İstanbul, seni gûş eyle bu sözüm:
Mest-i hayâl olmuş perîşân gönlümüzüm.
Lâl-i nigârınla feryâdımı duy artık,
Senden özge cânânım yok, vatanım sensin!

Paylaş:
4 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

5.0

100% (1)

Dîvân-ı istânbûl hâtırâtı Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Dîvân-ı istânbûl hâtırâtı şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
DÎVÂN-I İSTÂNBÛL HÂTIRÂTI şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL