Ayakkabılar kaldı bir köşede, Sol tekin içi hâlâ kan damlıyor, Yüreğiyle koşmuştu bir rüyaya, İnsan olmak için yola çıkmıştı çocuk...
Geceyi döven çizmeler vardı o gün, Üzerinden geçerken vicdansızlık, Sırtı, kaldırım taşlarına dua ederken, Gökyüzü ağlamaktan yorulmuştu…
Bir fidanı döverek öldürdüler, "Yere düşmesin düşlerim" dediği şehirde. Ali’nin canı toprağa değil, Adaletsizliğe gömüldü.
Annesi saçlarını örerken sabah, Bir telini bırakmamıştı siper almadan önce. Ah kurban, annesi hâlâ arıyor Yastığının altında sesini…
Ali, ölmedi bizde. Biz her sabah çantasını sırtımıza alırken, Her yürüyüşte, her ezilende Onun adıyla direniyoruz.
Dayağın sesi yankılandı duvarlardan, O sesle çatladı merhametin kabuğu. “Yapmayın!” dedi biri, Ama sopalar işitmezdi insan dilini.
Kanı akarken beton suskundu, Kameralar kör, vicdanlar sağır. Bir tek Ali’nin kalbi atıyordu hâlâ, "Bu ülke benim de ülkem" dercesine.
Onu hastaneye değil, gecikmişliğe yatırdılar. Dosyasına geç kaldılar, Oysa ölüm, Dakikaları değil, Sistemi beklemiyordu.
Uyandığında meleklerin rüyasına yürüdü, Gözkapaklarında özgürlük çiçekleri açtı. O an anladı belki, Bazı ölümler yaşamak kadar onurludur.
.....
“Ben bir hayaldim belki, Ama sokaklarda yürüyen tüm gençler gibi Adaletin adını haykırdım. Benim kollarımda kitaplar vardı, Siz kırdınız. Benim düşümde parklar, özgürlük, Siz çamura buladınız. Ama bilin, Bir halkın evladı yere düşünce, Yalnız kendi değil, Sizin insanlığınız da can verir onunla.”
.....
Bu topraklarda kanın değil, kalemin hüküm sürmesini dilemiştik. Bir annenin gözyaşı, Bir kardeşin boş kalan kolu, Bir halkın eğilmeyen başı adına Ali İsmail’i rahmetinle kucakla.
Onu döven eller değil, Onun düşleri utandırsın zalimleri. Adalet, mezar taşına değil Halkın vicdanına yazılsın. Ve bir daha hiçbir anne Evladının ayakkabısına sarılmasın, Son kez.
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiir dünyasında değer verdiğim yol arkadaşım sevgili Peri Feride özBilge hanım merhaba.
Şiirinize hem poetika hem de şiir kimliği açısından değerlendirme ve tahlili yapmaya çalışacağım
"Ali’nin Ayakkabıları" şiirinin poetikası, vicdanla yazılmış, toplumla konuşan, duyarlılıkla yoğrulmuş bir şiir anlayışına dayanır. Şair burada kendisini bir birey olarak değil, halkın sesi ve kalbinin taşıyıcısı olarak konumlandırıyor. Bu şiir, edebi bir ağıttan öte, bir vicdan çağrısıdır. Hem duygusal hem siyasal, hem şahsi hem evrensel bir poetika taşır.
"Ali’nin Ayakkabıları" şiiri, şiir kimliği bakımından hem tematik, hem biçimsel, hem de ideolojik düzlemde güçlü ve tanımlanabilir bir karaktere sahiptir. Aşağıda bu şiir kimliğini oluşturan temel ögeleri başlık başlık sıralamaya çalışacağım. Bu tahlili yaparken şiir kimliği ile ilgili önceden belirlenmiş kurallar çerçevesinde değil de şiirin kendisinde bulunan ve şiir adına önem taşıyan hususları şiirin kimliği olarak ifade etmeye çalışacağım. Şiir üzerine giydirilen bir üniforma gibi açıklamaya çalışacağım bir başka deyişle.
1. Her şeyden önce Toplumsal Duyarlılığı Yüksek Bir Kimlik
Şiirin temel kimliği, toplumsal vicdanı temsil eden, adalet arayışına şiirsel bir ses veren, insani değerleri savunan bir şiir kimliğidir. Bu şiir;
Toplumun acısını bireysel dille işleyen,
Mazlumun yanında duran,
Unutmaya karşı hafızayı diri tutan bir görev yüklenmiştir.
Bu yönüyle toplumcu gerçekçi şiir geleneğiyle akraba bir çizgiye sahiptir.
2. Şiir üzerine giydirilen bir başka kimlik Ağıt ile Direniş Arasında Salınan Bir Ruh
Şiirin kimliği sadece matem tutan bir şiir değil; aynı zamanda başkaldıran, sorgulayan, unutmayan bir şiirdir. Bu ikili tavır şiirin kimliğini güçlendirir:
Bir ağıt gibi sarsıcı,
Ama aynı zamanda bir direniş manifestosu gibi umut ve direnç doludur.
3. Tematik kimliği açısından değerlendirdiğimizde Masumiyet ve Şiddet Arasında Gerilim kurulmuş olduğunu görmekteyiz
Şiirin kimliğinde belirgin bir masumiyet – zulüm karşıtlığı vardır. Bu, şiirin dramatik omurgasını oluşturur.
Bu çatışma, şiirin hem estetik hem etik duruşunu oluşturur
4. Şairin Bu şiir içerisindeki Kimliği: Tanık, Anlatıcı ve Yoldaş
Şiir, sadece olay anlatan biri değil, orada bulunmuş gibi tanıklık eden ve okuru da oraya çeken bir anlatıcı kimliği taşır.
Didaktik değil empatik bir seslenişle yazılmıştır.
Şair burada bir halk şairi gibi, adaletin sesi olur ama modern bir bilinçle, bireysel duyguyu da ihmal etmez.
5. Evrensel İnsani Değerleri Taşıyan Bir Şiir Kimliği
Şiir yalnızca Türkiye’ye ya da Ali İsmail Korkmaz olayına değil, dünyanın her yerinde zulme uğrayan masumlara seslenebilecek güçtedir.
Bu yüzden şiir kimliği, yerel bir olaydan evrensel bir ahlaki pozisyona evrilir.
6. Kadın Şairin Duyarlılığıyla Yoğrulmuş bir şiir kimliği
Şairin kadın oluşu, şiirde özellikle "anne" imgesiyle ve şiirsel sezgiyle" ayrı bir katman oluşturur. Kadınca bir şefkat, yas, ve isyan bu şiir kimliğinin özünü belirler.
Sonuç Olarak:
“Ali’nin Ayakkabıları” şiirinin şiir kimliği; vicdanlı, insani, sorgulayıcı, sarsıcı ama umutlu, anı unutturmayan ama geleceğe seslenen, toplumla organik bağ kuran, bireyle duygudaşlık kuran, yüksek bir bilinçle yoğrulmuş şiir kimliğidir.
Bu kimlik; hem estetik, hem etik, hem de poetik olarak oldukça yerli yerindedir.
Değerli yol arkadaşım, klasik şiir tahlillerin dışına çıkarak yüzünüzü farklı yönlerden irdelemeye ve tahlil etmeye çalıştım. Umarım size ve Türk yazım dünyasına faydalı olacaktır.
Öncelikle şiirime gösterdiğiniz yüksek dikkat ve derinlikli tahliliniz için kalpten teşekkür ederim. “Ali’nin Ayakkabıları” adlı şiirim, sadece bir trajedinin değil; vicdanın, analığın, insaniyetin ve toplumsal belleğin şiiridir. Ve sizin satırlarınız, bu belleğe saygı duruşunda bulunan bir düşün insanının sesi gibi geldi bana.
Yorumunuzdaki her başlık, şiiri okumanın ötesinde onu hissetmeyi ve çözümlemeyi tercih eden bir yüreğin izlerini taşıyor. “Şairin sesinden şairin sesine” gelen bir yankı gibi. Özellikle “Kadın şairin duyarlılığı ve sorumluluk bilinciyle yazılmış bir ağıt” tanımınız, kalemimin yükünü ve iç acımı doğru yerden kavradığınızı gösteriyor.
Ben bu şiiri yazarken, Ali'nin düşen adımlarında sadece bir genci değil, bir halkın sessiz çığlığını, bir annenin soluksuz yasını ve yitip giden adalet umudunu duyumsadım. Ayakkabılar, bir çocuğun büyüyememişliğinin simgesi değil yalnızca, aynı zamanda bu toprağın utanç yükünü taşıyan tanıklardı. Siz, bu simgeyi yakalayıp onu daha da anlamlandırmışsınız. Bu, okuyucudan öte bir “duyucu” olmak demektir.
"İz bırakan değil, iz süren" bir şiirse eğer bu metin, siz onun izini hem akılla hem sezgiyle sürmüşsünüz. Şiirime yaklaşımınız, hem akademik bir disiplinin izlerini taşıyor hem de içsel bir vicdan terazisinin. Bu ikisini bir arada sunabilmeniz, değerlendirmeyi sıradan bir yorumdan çıkarıp bir metinlerarası yolculuğa dönüştürmüş.
Her şair, şiirinden sonra yalnız kalır biraz. Ama siz, o yalnızlığın ortasına dostça bir sandalye çekip oturdunuz. Sohbete değil, duaya katıldınız. Varlığınız için, sözünüz için ve şiirimi böyle sahiplenip bana da yeni bakışlar sunduğunuz için minnettarım.
Öncelikle şiirime gösterdiğiniz yüksek dikkat ve derinlikli tahliliniz için kalpten teşekkür ederim. “Ali’nin Ayakkabıları” adlı şiirim, sadece bir trajedinin değil; vicdanın, analığın, insaniyetin ve toplumsal belleğin şiiridir. Ve sizin satırlarınız, bu belleğe saygı duruşunda bulunan bir düşün insanının sesi gibi geldi bana.
Yorumunuzdaki her başlık, şiiri okumanın ötesinde onu hissetmeyi ve çözümlemeyi tercih eden bir yüreğin izlerini taşıyor. “Şairin sesinden şairin sesine” gelen bir yankı gibi. Özellikle “Kadın şairin duyarlılığı ve sorumluluk bilinciyle yazılmış bir ağıt” tanımınız, kalemimin yükünü ve iç acımı doğru yerden kavradığınızı gösteriyor.
Ben bu şiiri yazarken, Ali'nin düşen adımlarında sadece bir genci değil, bir halkın sessiz çığlığını, bir annenin soluksuz yasını ve yitip giden adalet umudunu duyumsadım. Ayakkabılar, bir çocuğun büyüyememişliğinin simgesi değil yalnızca, aynı zamanda bu toprağın utanç yükünü taşıyan tanıklardı. Siz, bu simgeyi yakalayıp onu daha da anlamlandırmışsınız. Bu, okuyucudan öte bir “duyucu” olmak demektir.
"İz bırakan değil, iz süren" bir şiirse eğer bu metin, siz onun izini hem akılla hem sezgiyle sürmüşsünüz. Şiirime yaklaşımınız, hem akademik bir disiplinin izlerini taşıyor hem de içsel bir vicdan terazisinin. Bu ikisini bir arada sunabilmeniz, değerlendirmeyi sıradan bir yorumdan çıkarıp bir metinlerarası yolculuğa dönüştürmüş.
Her şair, şiirinden sonra yalnız kalır biraz. Ama siz, o yalnızlığın ortasına dostça bir sandalye çekip oturdunuz. Sohbete değil, duaya katıldınız. Varlığınız için, sözünüz için ve şiirimi böyle sahiplenip bana da yeni bakışlar sunduğunuz için minnettarım.
"Bir kaç damla gözyaşı ve kalbimi bıraktım şiirin başucuna… Her kelimeniz, her düşünceniz beni derinden etkiledi. Ali İsmail'in anısına duyduğunuz saygı ve sevgi için minnettarım. Kalbiniz ne kadar güzel, sözleriniz de o kadar derin. Selamınız ve sevginizle, şairin size gönülden teşekkürleri..."
"Bir kaç damla gözyaşı ve kalbimi bıraktım şiirin başucuna… Her kelimeniz, her düşünceniz beni derinden etkiledi. Ali İsmail'in anısına duyduğunuz saygı ve sevgi için minnettarım. Kalbiniz ne kadar güzel, sözleriniz de o kadar derin. Selamınız ve sevginizle, şairin size gönülden teşekkürleri..."
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.