5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1869
Okunma

Yukarı Tırtar Köyünde Bahar
gözlerim yağmura tomurcuk
billurlar yuvarlanır
yanaklarıma
boncuk,
boncuk
masum
ve
taş duvarlı evler
toprak yollarla
sarmaş-dolaş çelenler
uygun
ne dümdüz yollar
ne de köşeli harımlar
ne evler dört köşe,
ne pencereler üzgün
her şey, herşey
düzgün
çelenlerin dibinden
şiril-şiril akan
Yukarı Çeşme havuzunun suyu
bayırdaki söğüt köklerinin arasında
kendini bir o bir bu yana vururdu
kendi halinde akar yolunu bulurdu
hergün
düze indiğinde samansı çöpleri sürükleyerek
çöpellere takılı kalarak
köpüğü önüne katarak
önce yarıkları doldurarak
bir bahçe duvarının deliğinde süzülerek
yaz güneşinde kavrulmuş
fidelere can verirdi
aşağıya indiğinde
yeterdi
herkes sırasını bilse
olgun
harımlar
kapışırcasına
bir damla su akmasın boşa
bir tohum yeşersin
bir fidan büyüsün
boşa giden bir damla su
kuruyup gitmemek uğruna
üzgün
gecenin geç yarısında
ulumalarda köpekler sıra sıra
tanyeri ağarmadan daha
köy tatlı uykusunda
uyansa kalksa mı acaba
gözler sabah mahmurluğunda
pekmez köpüğü yeleli
horozlar ötüşmekte
uzun uzadıya
birbirleriyle atışmaktalar
uzun mu
uzun
o
nasırlı elleri
deynekli
kırış kırış
ama
güleç yüzlü
pırıl-pırıl
insanlar
durgun
bir taşa oturmuş
bir duvara yaslanmış
bir eşeğe binmiş
çift süren
çapalayan
sulayan
insanlar
yorgun
zaman
ah! .. zaman dursa
geçmeyi unutsa
sizde
ve bu fotoğrafa
dönebilsem
varsın siyah-beyaz olsun
üşümeyeceğim
olsun