9
Yorum
27
Beğeni
5,0
Puan
223
Okunma
Uğultu
Bu şehrin kalabalığı ölü
dirim dirim gün dirilirken yer yüzüne
kapılar sessiz soğuk bir rüzagara açar kendini
yüzü kaybolmuş gölgeler uzar peş peşe
umudunu yitirmiş gözleri balık
koca binalarda yiter izleri
tezgahlar su serpiyor seyreğine
gözü gelende olanın güz yağmurları
bakışlarında ölü kuşlar uçuran seyirciler
Hali İbrahim sofrası özleminde
açlık deminde pişen ocaklar
duman göz yaşı
şatonun burçlarında kağıt kaplanlar kükrer
has bahçede güller cennet kokusunda
kevserin kıyısında hamak hasbihalde
hışmından hışım hışım bir uğultu
sabrın sınırında tel örgüler
sağır bir dürtü
avane kalmış ahal gürültü
tarihin tozlarını yalayan avuntu
göğüs kafesindeki avucunda alıntı
giyindiği zırhtan çıkamayan cehalet
korku karanlığına örtü
uğultu
Coşkûnî
5.0
100% (12)