0
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
154
Okunma
Hüzün hüzün,
Yine yine hüzün.
Bu kaçıncı kaçış?
Bilmiyorum.
Biliyorum,
Bu fırtınalar boşuna.
Onca söz, onca matem boşuna.
Hüzün, yine hüzün.
Madem unutulacağız,
O zaman ne diye bunca enaniyet?
Hüzün, bir dipsiz kuyu, yankılanan sessizlik,
Yine, yine hüzün, ruhun dehlizlerinde kayboluş.
Bu kaçıncı kayboluş, bu kaçıncı yüzleşme?
Ruhun labirentlerinde, yitirilmiş bir iz.
Biliyorum, bu fırtınalar nafile, boş bir çaba,
Onca söz, onca matem, hepsi kül, savrulan hatıralar.
Hüzün, kalbin kanayan yarası, bitmeyen bir sızı,
Yine, yine hüzün, ruhun karanlık aynasında.
Madem ki unutulacak her şey, bu fanilikte,
Bu gurur, bu kibir neyin nesi, boş bir illüzyon?
Bir hiçlik içinde savrulurken, varoluşun girdabında,
Anlam arayışı, boş bir çaba mı, yoksa bir kurtuluş mu?
Belki de hüzün, bir uyanış, gerçeğin acımasız aynası,
Belki de unutulmak, bir özgürlük, sahte maskelerden arınmak.
Hüzün, ruhun derin aynası, yansıtır içimizdeki karanlığı,
Ve belki de, bu karanlıkta, doğar yeni bir umut şafağı.
Belki de hüzün, bir sınav, ruhun olgunlaşma süreci,
Belki de unutulmak, bir döngü, yeniden doğuşun habercisi.
Hüzün, bir yolculuk, içsel bir keşif,
Ve belki de, bu yolculukta, bulunur kayıp olan benlik.
Adnan Hiçyılmaz
5.0
100% (2)