Meali günün, gece gözlü
Seyrüseferinde ölgün ve de müzmin bir hüznü
Baş göz edemediğim kadar içimin yasını
Yeşeren günde
Yaşaran mevsimde
Meylettiğim ömürlük kabrimde
Kulluğuma binaen
Tükenen sözcüklerinde dirayetinden
Ansızın
Sökün eden…

Bir külfetin izi
Bir kulvarın boyutu
Bir de kırık tekerinde
Yalnızlığın hükmettiği
Varsa yoksa solumun zaferinde
Kâh s/üzülen
Kâh tükenen
Beylik nazarında cihanın
Beyitler aştığım
Kıtalar arası bir savaşı huzur sandığım
Ne ki?

Sanmadığım kadar neler saklı ise
Sandığın her köşesi
Sermayesini kediye yüklenmişken ömrün
Didik didik eden kaderin güncesi
Boyutlar arası bir yolculuk
Beynamaz şeytandan ziyade
Beti benzi sararmış
Yalan yeminlerin zihninde
Doğacak güne kavuşma telaşım
Doğmadan batsa bile hüzünlü mevsimin
Delip de geçtiği gözlerimden
Dökülen müzmin yeminlerin
Ve de Rabbim; başım gözüm üstüne

Kıyametin rengiydi özlem yine de…
Haset dolu yüreklerden esen bilmesem de…
Göğün muhtırası sözcüklerin yoncası
Yafta dolu ruhlar bulvarı
Aşk ise keklik
Yaralar ve kalp iken delik…

Düş takviminde bir gün gelen yekten
Hepten esirgesin beni Huda
Acının başşehri
Sözcüklerin külfeti
Değer miydi sahi bunca yalana kine?

Endamlı bir düş idi gördüğüm
Evhamlı bir yolcu tarafınca izlendiğim
Gizlendiğim sarkıtların
Giyindiğim dikitlerin
Rabbimin esirgemediği divitin
Göz yaşartan nemi bilinmezin

Bir b/ölü iki idi aşk en çok da hicreti duyguların
Sarmalında metruk cihanın
Göğe damgasını vuran sarı güneş
Safran sarısı acıların ihbarı
Ve de gölgemin hepten kaybı
Peşine düşülesi bir mizaç
Kapı aralığından seyrettiğim cihanın yedi düveli
Yedide saklı sihir
Yedi cüce
Yerin altı
Mezarımın toprağında büyüttüğüm acı
Daha ölmeden konduğum
İçimdeki ruhu tefe koyanların her biri
Ve yudumladığım kadar hayatı
Yüzsüz seyri olanların
İhtişamlı sözcüklere de düşmüşken yolum…