5
Yorum
22
Beğeni
5,0
Puan
475
Okunma

Selâm sana êy gassâl, alçakgönüllü dostum,
Ecel kapı çalınca, sana teslîmdir postum.
Gör kendini yerimde, farzet ki sen ölüsün,
Biraz toza bulanmış gülistânın gülüsün. -Suphi Sekü-
Öyle sinmiş başıma, ömrümün pası-kiri,
Sabırla yıka gassâl, bu günâhkâr hakîri. -Suphi Sekü-
Rahmânın ismi ile başlarsın temizliğe,
Naâşım dayanır mı, acabâ sensizliğe?
Fetret içinde gurbet sürdün bir ömür boyu,
Acıların matını yaşadın koyu koyu.
Yozlaşmış vicdânıma insanlık dersi verdin,
Nefsimin bam telini aynı şekilde gerdin.
Gümbür-gümbür depremler oluşturdun içimde,
Yaktın çorak gönlümü, pek özgün bir biçimde.
Şu çileli ömrümü nelere dayandırdın,
O münhasır tavrınla fay hattı uyandırdın.
Adamın hasıymışsın, meğer sen yaban Bâkî,
Nadide numûnesin, âlem şâhit filvâkî.
Yalnızlığın seyrinde ciğerimi dağladın,
Kopan vicdân bağını, sen yeniden bağladın.
Yalnız başına ölsen, seni kim yıkayacak,
Burun deliklerine kim pamuk tıkayacak?
Farkındayım éy gassâl, yalnızlıktan yoruldun,
Gelin ararken dahi uğraşından soruldun!
Yalnızlık içindeyim diye üzülme sakın,
Öyle bir "Dost"un var ki; şah damardan da yakın!
Ğufrâneke yâ Rahmân, ömrünce seni andı,
Affına mazhâr olsun, diye yürekten yandı. -Neneh-
Mevlâm, yâ Kadîr Mevlâm! Sen Bâkî’sin, o fânî,
Dâim eyle sırâtta, ecel gelmeden ânî.
Mâhir kalemlere
(Neneh & Suphi Sekü)
en derûnî hürmetlerimle
güzîde nazîrelerini şiirin rûhuna
çok uygun düştükleri için aralara serpiştirdim.
5.0
100% (12)