0
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
160
Okunma

Bir damla aşk indi Arş’tan,
dünyanın bağrına düşen bir inci gibi…
Âdem’in alnına yazılan ilk harf,
görünmez sırların kapısını araladı.
Ben o harfin izini sürdüm;
her satırda kendimi yitirdim,
her kayboluşta O’nda buldum.
Kalbim, levh-i mahfuzun bir zerresi;
her atışında ezel yazgısından bir notayı mırıldanır.
Bilir misin, aşkın kudretiyle dönen felek,
kendini Kevser’in ilk damlasında bulur?
İşte o damlada yıkandım,
nefsin tortusundan arınan bir yürekle,
nurun çağrısına kul oldum.
Zaman, avuçlarımda eriyen bir kar tanesi;
ve ben, her zerresinde O’nun tecellisini ararım.
Her gece, secdeye inen yıldızları toplarım,
göğsüme bir kuşun ürkek nefesi gibi dokunan.
Her sabah, yedi kat semadan sızan ışığı,
hakkın cilvesini seyreden bir aynaya işlerim.
Nefs bir zincirdi,
her halkasında kibirle çınlayan bir yankı.
Lakin O’nun ismiyle vurunca kalbimin çekiçlerini,
her halka birer güle dönüştü;
kokusunda af dilemek saklıydı,
ve ben o kokuda Mevla’yı buldum.
Aşk bir cevherdir,
ona sahip olmak isteyen,
kendi varlığını buhar gibi uçurmalıdır.
Nefesimi içimde sakladım,
ta ki o nefes,
zikrin yankısına dönüşene dek.
Ve her zikirde, kalbimin kapısı açıldı;
Hakk’a çıkan ince bir yol oldu göğsümde.
Ey Ruhlar Sultanı!
Her dua bir kıvılcım,
her niyaz bir yıldırım gibi düştü bağrıma.
Sonsuz bir okyanusta dönen pervaneler gibi,
her dönüşte yok olmayı öğrendim.
Çünkü aşk, kendini bulmak değil,
kendini O’nunla kaybetmektir.
Ve şimdi vuslat bir bahçe;
yapraklarında sırlar yazılı,
meyvelerinde rıza gizli.
O bahçede bir kulum,
ne bir dalıyım,
ne bir yaprak,
sadece O’ndan gelen rüzgârda savrulan.
Bir ah ile başladım bu yolculuğa,
ve bir "Hu" ile tamamladım.
Ruhum, aşkın hükmüne boyun eğdi;
ve ben, kevserin gölgesinde,
bütün âlemleri O’nda seyrettim.
5.0
100% (2)