2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
949
Okunma

Bir zamanlar,bizim de delirmişti kanımız;
Bir sevda nöbetiydi,kendimizden geçerdik.
Âvâre kuşlar gibi,kaygısız ve sorumsuz
İstanbul kazan,biz kepçe
Dolaşır dururduk güz yağmurlarında, elele;
Saçlarımız -ıslak- düşerdi yüzümüze,
-Benim de saçlarım vardı o zamanlar-
Islansak da iliklerimize kadar
Sırılsıklam avuçlarımız
Nasıl da sıcak gelirdi birbirimize...
Kuytu ağaç diplerine sığınır,çakan şimşeklerle ürperirdik
Ve zıt elektrikler vardı dudaklarımızda;
Yıldırımlar hep benden sana düşerdi.
Sağnaklar,söndüremezdi yangınımızı,
Kâh Emirgân’da,kâh Kanlıca’da
Fakat hep,yalnız bize ait bir dünyada
Sırılsıklam ıslak,sırılsıklam âşık
Dolaşır,dururduk,
Sonra,küçük,eski ve sıcak bir Boğaz vapurunda
Sokulup birbirimize,ısınır,kururduk;
Onbeş kuruş vapur,onbeş kuruş çay;
OTUZ KURUŞTU MUTLULUK.....
Derken;
Ayrılık gelip çatardı kapının önünde.
Bir gariplik çökerdi içime birden;
Yapayalnız kalırdım koca şehrin ortasında,
Yumruklarımı sıkardım,ellerinin sıcaklığı gitmesin diye
Ve tutardım soluklarımı
Kokunu kaçırmamak için içimden.
Öylece dolanırdım sokağınızda,dolanır,dururdum.
Kaldırımlara dert yanar,gazoz kapaklarına tekmeler vururdum.
Sonra,hep aynı hikaye;
Son otobüs,son vapur,son dolmuş parası
Uzadıkça uzardı Lâleli’yle Üsküdar’ın arası...
Ve o soğuk yatakta
Her gece yepyeni şiirler söyleyip
Ellerime sinmiş tenini koklar,
Yeniden yaşamaya çalışırdım o güzel anları
Ve ihtiyar konağın güngörmüş tavanları
Halden anlar,geceler boyu beni dinlerdi.
.............
Ne güzel günlerdi......
ÜNAL BEŞKESE (1997)