4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1705
Okunma
Saat 24’ü dürttüğünde
gıdıklanan bendim........
ellerin ne çok şey anlatırdı bana
annemin böreğini mesela
maydanoz tarlasına giden yolu
toprağına yağmur yağmasını
sevdiğim yaşlarımı birde
birde karnıyarığı
zamanın herhangi bir yerinde
guguk kadar telaşlı
deniz kadar kucaklı
bir sövgüydü sevda, ayrılanlara
lakin diyordu bir katre an, lakin
yüzümü avuçlarıma aldığımda
ellerin ne çok şey anlatırdı bana
soba üstü kesatane mevsimine az kala
onlardan çıkmış tek satırlık mektuptu
tüm yaşantım
seni seviyorum diyordun
seviyordum inadına
renk körü kıvamında
turnusola eflatun giydiren yamandı, hüzün
suçlu bir çocuk gibi kafamı kaşıdığımda
ellerin ne çok şey anlatırdı bana
mavi, yarın daha güzel duracak çünkü dünden
yarın aynı baharın sabahı olsa da
ağlama
yosun tutacak fidanlar dikiyor çocukluğun kaz dağlarına
ve yusufçuklar uçuyor yamaçlarında
görseniz diyor sarıkız
görseniz , ne yamandır bizim dağlarımız
yeşil giydiğinde
ellerin ne çok şey anlatırdı bana
uyukladığımda
saat 01’i öpüğünde gerdanından
huylanan bendim...........
guguğun telaşını ne çok severdim oysa
on sekizime kadar
şimdi neremi tutsan bir eskimiş serüven
yeniden okumak sıkar
bu yüzden sanki hoyrat bir surattım
böğürtlen topladığımda
ellerin ne çok şey anlatırdı bana
hani tüm elleri koysalardı yan yana
avuçlarından bir çift göz bakardı
mavilerini giyerdin ,çizerdim
yeşillerini giyerdin , çizerdim
eflâtun derdi gözlerim
eflâtun benim derdim
sapanıma kalemimi taktığımda
ellerin ne çok şey anlatırdı bana ....