6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1511
Okunma
YETMİŞ DÖRDÜN GÜZÜYDÜ
Şehrin yalnız yamaçlarında
Billur saçların yansıyordu
genç çocuklar;
bomboş ve isli sokaklarda
evrensel fasaryalar dağıtıyordu
yalnız ve yalın bir öykünmeydi yaşam
sönük bir iz bırakıyordu her şey
oysa bütün sanılan bu değildi
çünkü; şehrin yalnız yamaçlarında
billur saçların yansıyordu
aklıma gelir hep
kışın soğuk yüzünü gösterdiği
yalın ve isli bir sonbahar erzurumunda
anamın deyimiyle bir pancar zamanı doğduğum
bulutlar kendini kıraç dağlara yaslamıştı
ve genç çocuklar evrensel fasaryalar dağıtıyorlardı yine
çünkü bir 74 sonbaharıydı
bin dokuz yüz yetmiş dört
. elleri üşüyen çocukların
ellerine nasırlar yamanmıştı
çünkü onlar en güçlü yanıydı insanlığın
insanlığımızın
evlerin yıkık yanlarına bırandalar asılmıştı
çocuk lar üşür diye
oysa onların elleri değildi üşüyen
üşüyen onların çocuk yanıydı
hayallerinin güzün döken
çiy tanesine döndüğü en zarif yanıydı
analar biliyordu pancar zamanı soğuk olduğunu
tarlalarda emeğin silik izleri vardı
büyükler hayellerini anızla uçurmuşlardı göğe
ekmek tandır tutmuyordu çünkü
bin dokuz yüz yetmiş dördün güzüydü
çünkü soğuktu çünkü soğuğun en güleç yüzüydü
billur saçların yansıyordu akarsularda
sokaklarda gençler ellerinde evrensel fasaryalar
gençler ölüyordu
anamın dilinden dualar dökülüyordu
inna lillahi ve inne ileyhi raciun
sokaklar sönük yıllara bileniyordu
yırtık bırandalar güz türküsü söyleyecekti
yine saçını süpürge edecekti anam
yine yalnız o ağlayacaktı
çünki soğuk ve uyuz bir pancar vaktiydi
çocuklar hep siyah beyaz giyinmişlerdi
çünkü bütün renkler siyah beyazdı
ellerinde okul çantaları içi hayal yüklü bomboş
çünkü loş bir yetmiş dört güzüydü
ve soğuğun en güleç yüzüydü
güneşin ıslak eli pençe gibi binmişti
insanların omuzlarına
ıraktada da üşürdü çocuklar hakkaride de
onlar yarının nasırlı elleriydi elbette
kuşku; sevdalı bir tanyeriydi
ağlamaya yüz tutmuştu yemlikler
çayırlarda sapsarı ot yığınları
ve evelik toplayan genç kızlar
anam yoksulluğun izlerini yamalıyordu yine
balçık balçık bir yer arıyordu gavlık dağı
çocukken çimdiğimiz çaylar yoktu ,
itti bitti oynadığımız yamaçlarda
şimdi gençler evrensel fasaryalar dağıtıyordu
çünkü güzdü elleri üşüyordu çocukların
çocuklarımın elleri üşüyordu
şehrin yalnız yamaçlarında
billur saçların yansıyordu
her şey bir köy kızı ve
bir anne gibi duruyordu
karşı tepelerde ,
ezanlar okunuyordu
fecre andolsun diyordu ninem
andoluyordu
çünkü güzdü çünkü sırılsıklamdı
çünkü çocuklar üşüyordu pancar zamanı
çünkü elleri üşüyordu vatanımın….
yunus yavuz/ bozkırın şairi/ erzurum