10
Yorum
34
Beğeni
0,0
Puan
377
Okunma
Yine daldım hisli dünyamdan
Bitmez sevdaların, uçsuz bucaksız fırtınalı kıyılarına
Hüzünlü bulutların kederli yağmurları yağdı
Kaç defa ıslandı bu deli gönülde
Avaz avaz çığlığımda, duydun mu sen?
Hayalleri bitmeyen, dumanı tüten
Aşkın ellerinden tuttum bugünde, gezdim adım adım dünyayı
Ufuklarında aradım Akdeniz’den daha sıcak seni
Sarmıştı gecenin buz gibi ayazı
Bir martının kanadında, sıcaktı gülüşlerin…
Zaman aldı götürdü beni, şairlerin dertli ocağına
Sen yazmıştın adımı oysa göklerine, “şair ceketli çocuk diye”
Şimdi maviler daha kirli, göklerinde kara bulutlar
Özlemleri yanık, hüzün göz yaşı döker, fırtınalı dağlarında
Gül yapraklarına sardım, sevginin senden külünü
Yangınlarım çıkarsa ve beni yakarsa, bil ki alevleri senden!
Ne kötü zamanda gelmişim bu dünyaya
Mecnunun olmuşumda, çölündeyim ey Leyla!
Görmesin gözleri Züleyha’nın, kesmesin bıçak elini
Yusuf’un kuyularında, Eyüp gibi çileler çekerken ben;
Ağlarım şimdi bedbaht kaderime, çıkmaz bu sokaklarda…
Oysa;
Şiir duygularımın hicran sokaklarında
Yalınayak koştum çoğu zaman...
Sevgi harmanlarının gül bereketini yaşadım
Esmerdi “Gülüm” elada gözleri
Baktıkça taşardı içimde sevgi okyanusları
Nefes veriyor şimdi... duyuyorum sesini
Aşkın en sıcak nefesi, Akdeniz kalbinde...
Bugün;
Şairde oldum, yazdım galiba
Felsefesi olsun şiirlerin, Fuzuli ne der acaba?
Bu dünyadan bende geçerken, sevenler yazsın aşkın kitabını
Belkıs bahçelerinden gül çiçekleri toplasınlar sana
kardelenler boy versin
Şiirlerimde kurban olsun sana
Fırat gibi aksın duygular, o coşkun Tuna’ya
Selam olsun benden son Osmanlıya!
28/11/2024 İsk. (Mazinin Günlüğü)