1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1538
Okunma
Kömürlü trenler gelip geçerdi evinizin önünden
Leylekler göç ederdi çorak topraklarınızdan
Sakız ağacına bağlamıştın hayallerini
Beyaz düşlerle doluydu çeyiz sandığın
Fason gülüşlerle süslemiştin dantellerini
Mezata düştün satıldın, henüz onbeşdi yaşın
Şiirlere sığmazdı bakışların
Oyuncaklar oynardın rüyalarında
Acısından yeşermezdi güllü oyalar
Kanadı kırılmış leylekler düşerdi gözlerinden
Aynalarda dağılırdı parçalanmış suretin
Hüzünle yaprak dökerdi, sararmış yastıkların
Yağmalanmış çocukluğun, hançerlenmiş gençliğin
Rüzgarda savrulan kum tanesiydin
Sana sevmek günahtı
Kıpkırmızı bir coşkuydu aşk;
İçindeki yangını söndüremedi yağmurlar
Ay sendeledi kirpiklerinde
Irzına geçilen çocuklar aldı vebalini
Topraklar utandı bakirliğinden
Tarla kuşları kondu korkuluğuna
Gittiğin bütün kapılar kapandı yüzüne
Kan tuttu şarkılarını, töreler yazdı alınyazını
Yüreği yoktu, temizlenecekti namus
Erkek kardeşlerin düştü peşine
Çalmıştın alnına gecenin karasını
Her köşe başında korkuların nöbette
Baharlar terk etti iki yakanı
Sokak lambaları korkuyla uyandı bu saatte
Tren raylarında katl_oldu namus
Hayata denk düşen, yağmurlar çekildi dudağından
Ardından, anan bile tutamadı yasını, vay anasını! ...
ŞİİR: SEDAT ERDOĞDU