28
Yorum
61
Beğeni
5,0
Puan
1015
Okunma

Hafif yağmurlu hava, saat gecenin dördü
Aynadaki yabancı sefil hâlimi gördü
Boyu bir doksan kadar, yaşı en az elliydi
Canıma susadığı gözlerinden belliydi
Yatağımdan fırlayıp daha etmeden aman
Bir çığlıkla değişip meçhule aktı zaman
Önce bir baş dönmesi, sonrasında bayıldım
Bu defa gitmediğim bir âlemde ayıldım
Burası da neresi ? Soğuktu, üşüyordum...
Uçsuz bir uçurumdan son sürat düşüyordum
Gözlerim korku ile arıyorken zemini
Hatırladım bozduğum o mukaddes yemini
Nasıl da unuturum, söz vermiştim Tanrı’ya
Hani aldanmak yoktu artık hiçbir sanrıya ?
Ey peşimdeki sûret, sana da bir sorum var
Fakat beni mâzur gör, aklım ile zorum var...
Ben deli değil miyim, söyle eğip bükmeden !
Yoksa günahlarım mı irâdeme hükmeden ?
Zihnimdeki bu illet bütün varımı aldı
Artık yaşamak için hangi sebebim kaldı ?
Bir kurşun lazım bana ve biraz da cesâret
Nihayet son bulacak yirmi yıllık esâret !
Kahrolası tetiğe basmak ne de kolaymış
Keşke şimdiki aklım yıllar evvel olaymış...
Bağışla beni yâ Rab, büyükse de ayıbım
Ben ki bende değilim, ben ki bende kayıbım...
Şükürler olsun sana lütfettin de ’’delirdim’’
Bu vebâlin hakkından başka nasıl gelirdim ?
Ya siz cenâzemdeki ikiyüzlü o piçler ?
Hepinizin de hâli içler acısı, içler...
Ölümlü bir hayata nice hayal dizdiniz
Asıl deli ben değil ne yazık ki sizdiniz !