HÖDÜK
182- HÖDÜK (*)
Kibirden böbürlenen aklı kaçık yaratık, Bu alemde zerrecik bile olmadın, yazık, Yüze bulaştırdığın işte attığın kazık, Yıldıza ulaşınca, inkarı seçtin, Hödük. Dolara yuvalanıp, hakir gördün dünyayı, Haram- helal seçmeden, cebe koydun, cukkayı Ar duygunu kaybettin, tanıman anne, dayı, Utanmadan! atana iftira attın, Hödük. Pişkince yüze gülüp hasetinden çatlarken Mağdur duruma düşen, kadim dostu satarken, Beleş sirke uğruna, on beş takla atarken, Nefsine esir oldun, kefeni biçtin, Hödük. Bayram, mevlüt gelince, büyükleri araman, Hasta, garip görünce, ahvalını soraman, Her an fırfır dönünce, bir kararda duraman, Kuyruğu kıstırınca, akraba aran Hödük Bastığın yeri gören, hırsdan çıldırmış sanır, Yeyip, içtiğin bilen, açlıktan çıkmış sanır, Konuştuğunu duyan, bilmiş, ukala sanır, Arlanmadan çok cepli kefen diktirdin, Hödük. Süleyman Yıldız tanır, vijdansız hödükleri Hak, hukuku öldürüp, kendine kertmeleri, En iyi bildikleri, desteksiz söylemleri, Ahreti unutturup, kul hakkı yedin, Hödük. (* - Hödük: Görgüsüz, anlayışı kıt ve aptal, salak kimse) Süleyman Yıldız Lemos5303 |