14
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1229
Okunma

Islak dudaklarıma
Sürmek isterdim
Dudaklarında ki
Kırmızı rujun senfonisini
Yeleğimde ki düğmelerde saklı
Bilirmisin
Natürel erkekliğimin
Volkana dönmüş kül yangınları
Bunun için bazan özlerim
Dağlarda ki bozkırın özgürlüğünü
Aptalca ve masum
Bugün gördüğüm mavi
Gökyüzünün bulut yorgunluğunda
Koca bir hiç yaşamın kendisi
Saklayamam asla
Badana lekeli gömme dolaplarda
Sevginin yansayan yüzünün içtenliğini
Geleceğin günü beklerken
Bir çocuk olarak yalanlarında
Yalanlarımın renklerine
Ortak olacaksan gel diyorum
Sivri bir tepenin kulesinde
Bir çelik yığınının altında
Belki Paris’te
Belki şu bizim İstanbul’da
Bulurum seni
Ağlayıcılar tutacağım her yaştan
Sonra bir planörle bir ormana düşüp
Varlıkta yok olacağım
Düşün eşşekçesi böyle
Bu gece kalemimin ucunda
Hastalık sarısı ve teslim beyazı
Renk delisi olunca şiirlerimde
Bil ki seni özlüyorum
Ölümden korktuğum kadar
Özlüyorum seni
İşaretler veriyorum
Bazan bir terlik atarak
Telefonu kapının girişinde
Yüzüne fırlatarak
Ama ben anlamıyorum fendini
Kendi fendimi yenmeden
Akçem de kalmadı
Biliyorsun
Boş beynimin en ücra köşesinde
Ayaklarımın altında yer
Kafamın üstünde gök
Öylesine duruyor
Güneşin battığı yer
Doğduğu yerle kavgasız artık
Geçek olan bir avuç su içtiğim
Buz gibi
Bronşitlerimin en amansız düşmanı
Çelişkilerim muğlak ve tek düze
Yaşamın verdiği rütbelerle
Bir çengelin ucunda ki
Cansız bir et parçasıyım
Satırları bekleyen
Işığımı çaldın
Aldın mumlarımı gözlerimden
Kuru piller gibiyim
Şarzada giremiyorum
Romantik şarkılarla
Bir gül
Bir kokulu mendil
Değiştirir mi
Metalik düşlerimi
Sen ol veya olma
Ben durduğum yerde
Döndükçe
Mevlana bile kıskanır
Kararsızlığımı
Boş caddelerde sallanırken
Paralı ışıklar
Sis ve buharla
Mevsim alış verişi yaparken
Kunduralarıma göz dikiyor
Aç köpekler
İnsan eti yeseler
Dost olacağız belki
Bedenim para edecek
Kemiklerimin kalınlığınca
Yoruluyorum sensiz
Ölüyorum yavaş değil hızlıca
Değişim zevk vermiyor
Bir acı kahve kadar
Dost olamıyorum bir türlü
Kahveci güzeliyle
Kirli şafak gridir
Benzin yakar
Eski taksi gibi gönlümde
Bir şafak vakti
Bir eski taksi
Senaryonun kendisi
Senin silüetin
Bir karanlığın arkasında
Gümüş topuklu ayakkabı sesleri sonra
Bu bizim ayrılık klibimiz
Fonda Kıraç yırtınıyor
"Endamın yeter..."
Rüyalarımda tekrar tekrar gördüğüm
Gitarını kırıyorum
İçimdeki sokak fenerinde
Yoğurtçunun sesiyle
Tekmil alıyorum
Mahmut Şevkat Paşa Kışlası’ndan
Ben adam oluyorum galiba
Yok.. yok...
Yaşlanıyorum aslında...