13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1267
Okunma

Şafak serinliğinde
Ilık rüzgârların
Durgun sulara dokunuşudur
Doğan gün…
Ürkek titrek elleriyle
Gece rengine bürünmüş
Gül kokulu saçları
Aralamasıdır
“günaydın”
Zamansız açan güller
Ansız bir tufanla kırılır
Kırgın yüreğinden akan
Kanlı yaştır gülün rengi…
Çelik çomak oynayan
Coşkulu çocukların
Al yanaklarında açan
Gülüşler soldu…
Tatlı rüyalara tuz katıldı
Algılanamayan bir his
Oldu ”sevgi”…
Kuş tüyü yastıklara gömülü başlar
İstemli yumulan gözler,
Âmâ olmaya
Lâl kalmaya gönüllüler…
Zulümler hançer,
Sokuldukları yere hâkimler.
Acıyan cana kök salar
Akan kanla büyürler
Ve gölgelerinde
Saklambaç oynar çocuklar…
Her sobe
Yeni bir acıya gebe…
Alevler değil öfkeler kuruttu
Yeşil ormanları.
Baharın tam ortasında
Kızıl yağmurlarla yıkandı
Çocukluğumuz
Ve iz bıraktı
Gençliğimizin alnında…
Artık ne gün aydın nede gözümüz,
Ne zaman kutlu nede çağlar umutlu…
Leyla Usta